Yaralı Ama Birlik İçinde
Yıldız Ramazanoğlu


İlk saatler herkes gibi şok oldum ben de. Başımıza gelen felaketin şiddetinden ve benzersizliğinden gerçeklik duygumu kaybedecek gibi oldum. Sonra kötülükle zaman kaybetmeden sınırlı enerjimle hemen iyi insanlara yöneldim, ilgiyi ve sevgiyi sadece onlar hak ediyordu çünkü. Gürültülü kötülük tarafından susturulmuş, köşeye sıkıştırılmış güzel sesler, yeryüzünün yarılmasıyla birden serbest kaldı. Ülkemizin emin ellerde olduğunu idrak ettim gençleri görünce. On iki yaşında çocuklar bile yardım ağlarına gidip görev istiyordu. Toplumda hiç olmadığı kadar dayanışma oldu ve tefrikaların değil insani ittifakın öne çıktığı birlik ruhu acımızı bir nebze azalttı. Arap dünyasından kardeşlerimizin desteği, Afrikalı küçücük yetim ve hafız çocukların toplu duaları, yardım kolileri hazırlayan NY’lu gençlerin videoları, duvarlara “Hepimiz Türküz” yazan Yunan gençleri, güçlerini birleştirip yardım toplayan Alman sivil örgütleri, İslam dünyasının ayağa kalkması, Taşkentli gençlerin dağlar gibi yığdıkları erzaklar, enkazların içinde risk altında canla başla çalışan devletin ve sivil inisiyatiflerin kurtarma ekipleri, askerlerimizin seferber olması, depremzedeler için yaptıkları ekmekleri kapalı yollar yüzünden, yarım metre karın içinde kilometrelerce yürüyerek ulaştırmaya çalışan Hakkarili kardeşler, canlarını dişlerine takıp enkazdan insanları kurtarmaya çalışan köpekler ve daha nice unutulmaz destekler.

Bazıları hala toplumu, sahadaki güzel insanları ayrıştırmaya, mültecilere laf söylemeye çalışıyordu. Fakat büyük çoğunluk, sürdürülemez bir kutuplaşma ve nefret dilinin ne kadar yorucu ve örseleyici olduğunu fark etti. Öfkenin, acının, travmaların bastırılması gibi, bastırılmış susturulmuş bir iyilik ve kardeşlik duygusu varmış meğer ta içimizde. Tasada ve sevinçte ortak, yurttaşlık ve toplum bilinci olan sapasağlam bir millete dönüşüverdik. Acılar ortaklaştı ve her kurtuluş anında sevinçten birlikte ağladık. Ne hazin ki bu ağır afet, dayanılmaz acı, yaralı birliğimizi onardı. Siyasetin çıtası bu yüksek duygudaşlığın altına inemez artık. Renk, dil, inanç ve ırk farklılıklarından çatışma üretmek isteyen insanların zavallı konumu berrraklaştı ve toplum onları dışlayan bir asalet içinde yardımlaştı. Gençlerin temiz duygularına, adalet eşitlik ve insaniyet beklentilerine ihanet etmemeliyiz. Bu dayanılmaz felaketin çok temelden, yüz yıllık bir sistem sorgulamasına dönüşmesi ise elzem ve kaçınılmaz.