Ya Ben Öleyim Mi Söylemeyince?

Yitirilen Bereketli Toprak:
Nasihat


Kelimeler aynı anda birçok yükü taşıyabilecek kadar güçlü varlıklar. Varlık dememin sebebi yaratılmış olduklarına kani olacak kadar mükemmeller. Bu güçleri dolayısıyla ‘söz ola kese savaşı/söz ola kestire başı’ mısraları söylenmiştir. Bir sözle öldürmeye gelen dirilir, bir sözle başlamak üzere olan sonlanır. Bir sözle cennet vaadedilir, bir sözle azap. Gül denir ve sonsuz bir medeniyet inşa edilir. Kalbin mühürlenmesine sebep olan bir kelime olur, felaha erdiren de.

Gücünü sesiyle, manasıyla, özüyle aksettiren mükemmel ve felaha erdiren kelimelerden biri de ‘nasihat’tir. Nasihat; bir şeyi veya bir kimseyi içten ve gönülden sevmek, ona bağlanmak, ihlas, sadakat ve samimiyet anlamlarının yanı sıra iyiye ve güzele sevk etmek için yapılan güzel konuşma, vaaz, öğüt, tavsiye, ihtar ve ibret verici ifadeler manalarında da kullanılan bir kelimedir. Bu meselenin sözlükteki hali. Gel gelelim işin aslına yani Hz. Muhammed’in (sav) o güçlü söylemine…

“Din nasihattir.” diye buyurdu. Sahabeler kime/kim için diye sorduklarında, “Allah’a, kitabına, Resulüne, (adaletli) Müslüman idarecilere ve bütün Müslümanlara.” diye cevap verdi. Peygamberin nasihat kelimesiyle kastettiği muhaddisler arasında geniş bir tartışma konusu olsa da biz kelimenin toplumsal düzlemdeki varlığına yahut şu an için yokluğuna bakalım.

Nasihat kelimesi, nasûh kelimeleriyle aynı etimolojik kökene dayanır: n-s-h yahut nush. İçinde aldatma duygusu olmayan, kalbi hâlis, samimi kimselere nâsih veya nasûh denmiştir. Takdir edilir ki ayette, içten, ihlaslı ve samimi olan, aynı günaha geri sevk etmeyen tövbe anlamında geçen ‘Tövbe-i Nasûh’tur. Bu başlı başına kavramsallaşmış ve tasavvufi terminolojide yüksek bir mertebenin olmazsa olmazı kabul edilmiştir. Bir kumaşın kıyafete dönüşmesini sağlayan dikiş iğnesine de Arapça’da ‘minsah’ deniliyor yani aynı kökten. Nasuh tövbesi de çirkinlik ve günahlarla bozulan kalbi onaran bir güç olarak değerlendirilebilir. Nasihat kelimesinin, membaı itibarıyla, bozuk olanı onarma, ihya etme anlamında değerlendirilmesi afaki bir yargı olmaz. Hem samimiyet hem de ihtar manasıyla ele alınsa dahi yolunda gitmeyen bir şeyleri düzeltmek olarak addedilebilir.

Bir ‘şey’ zıttıyla gerçek öneme haiz olur. Filozoflar iyiyi ve güzeli kötü ve çirkin mefhumlarını ele alarak değerlendirmişler. Mantık ilminde bu böyledir; bir şeyin zıttı o şeye işaret eder. Burada nasihat kelimesinin sözlükteki her iki anlamının zıttını ele alarak bir düşünsel sürece girmiş olalım. İlk manasının tezatı; nefret, sadakatsizlik ve küfürdür. İkinci manasının ise çirkin konuşma ve yönlendirme, kendi haline bırakma, ikaz ve ihtar etmeme. Nasihatin yokluğundan arda kalan pek korkunç.

Fertlerinin birbirinden esirgediği nasihatin yokluğu o toplum için ne denli büyük felaket. Başkasının ötede öylece bırakıldığı, acının paylaşılmadığı, aynı kelimelerin birbirini sarmadığı, bir dikiş iğnesi gibi yaraların dikilmediği ve kalplerin tüm çirkinlikleriyle öylece tek başına bırakıldığı bir toplum... Yahut nasihatin şiar edindiği bir toplum yani Peygamberin inşa ettiği.

Biz hangisiyiz?