BAŞLIK: TÜRK SİNEMASINDA SURİYE KRİZİ
MUZAFFER MUSAB YILMAZ
Suriye iç savaşını ele yapımlarda göçmenlerin karşılaştığı zorluklara değinilir. Göç ve göçmenler üzerine çoğunlukla olumlu mesajların verildiği bu yapımlarda, göçmen kabul eden ülke insanının yaşadığı dönüşüme şahit oluruz
Türkiye’de Suriyelilerin göçmen olarak yaşadığı zorlukları merkezine alan yapımların dışında, Suriye krizini merkezine alan, yapımlar da hayat bulmuştur.
Türkiye’de Suriye iç savaşı üzerine önemli sayıda film çekilmiştir. Bu yapımlar büyük oranda gerçekçi bir arka plana sahiptir. Suriyelilerin Türkiye’deki zorlu yaşamları gerçekçi bir şekilde gösterilmeye çalışılır
2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı arkasında yüzbinlerce ölü ve yaralı bıraktı. Milyonlarca insan da ülke içi ve dışına göç etmek zorunda kaldı. Yıldan yıla daha da büyüyen ve içinden çıkılamaz bir hâl alan savaş, günümüzde dünyanın en önemli gündem maddelerinden biri olma özelliğini korumaktadır.
Merkezine Suriye krizini alan yapımlar, ihtiva ettikleri konu bakımından iki grupta ele alınabilir. Bugüne değin Suriye üzerine çekilen filmlerin bir kısmı kriz bölgesine odaklanır. Savaşın başlama nedeni, rejim ile muhalifler arasındaki çatışmalar, IŞİD’i ortaya çıkaran süreç ve diğer ülkelerin bu krize müdahalesi gibi konular üzerine yoğunlaşılır. Çoğunlukla aksiyon türünde çekilen bu savaş/ajan filmlerine İran yapımı Şam Saatine Göre (İbrahim Haremikiya, 2018) iyi bir örnektir.
Suriye krizi üzerine çekilen diğer filmler ise merkezine ülkeleri dışına göç etmek zorunda kalan Suriyelileri alır. Bu yapımlarda göçmenlerin karşılaştığı zorluklar ve entegrasyon problemleri gibi meselelere değinilir. Göç ve göçmenler üzerine çoğunlukla olumlu mesajların verildiği bu yapımlarda, göçmen kabul eden ülke insanının yaşadığı dönüşüme şahit oluruz. Hikâyenin başında göçmenlere ve genel olarak göç olgusuna karşı kayıtsız kalan karakterler, göçmenlerin içerisinde bulunduğu olumsuz durumu deneyimledikçe, konu üzerine daha hassas tutuma sahip olacakları bir dönüşüm yaşarlar. Bu, bir anlamda yönetmenler tarafından kitlelerin göçmenlere yönelik takınması gerektiğine inanılan tutum olarak da kabul edilebilir. Suriyelilerin Türkiye’den başlayan, Batı ve Kuzey Avrupa’da son bulan göç rotaları üzerinde bulunan bütün ülkelerde, Suriyeli göçmenlerin karşılaştıkları problemleri merkezine alan kurmaca filmler üretilmiştir. Bu yapımların en bilineni, dünyaca ünlü Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismaki tarafından çekilen Umudun Öteki Yüzü(Toivon Tuolla Puolen, 2017)’dür.
Türkiye, Suriye iç savaşına doğrudan müdahale eden bir ülke olmanın yanında, milyonlarca Suriyeliye de bu süreçte ev sahipliği yapmıştır. Türk sineması da ülkenin önemli bir gündem maddesi olan bu konu üzerinde fazlasıyla durmuştur. Öyle ki Türkiye’de, göçmen akınından etkilenen diğer ülkelere oranla bu konuda daha fazla film üretilmiştir. Suriye krizi üzerine üretilen filmlerin iki tarzda ortaya çıktığını belirtmiştik. Türkiye’de de bununla doğru orantılı bir şekilde, iki tarzda da çekilen önemli sayıda film vardır.
Hikâyesinde Suriyeli göçmenlere yer veren Terkedilmiş, Korhan Uğur yönetmenliğinde 2015'te çekilmiştir. Suriyeli bir genç kız, hayatını idame ettirecek parayı bulmak amacıyla böbreğini satmaya karar verir. Ameliyat terkedilmiş bir sanatoryumda gerçekleşir. Ameliyatı gerçekleştirenlerden biri daha fazla para kazanmak amacıyla kızın kalbinin da alınmasında diretir ve çıkan çatışmada göçmen kız hariç herkes yaşamını yitirir. Film, betimlediği kötücül atmostere rağmen olumlu mesajlarla son bulur.
Bu minvalde hayat bulan bir diğer yapım Hayat Çizgisi Suriye (2016)’dir. Yönetmenliğini Caner Erzincan’ın yaptığı film, İstanbul’da büyük bir özel hastanenin sahibinin oğlu olan Doğan’ın özel bir görev ile Gaziantep’e Suriyeli üst düzey bir ismin ameliyatını gerçekleştirmek amacıyla gitmesiyle başlar. Bu süreçte Suriyeli hemşire Ayşe ile yakınlık kuran Doğan, Suriye’de devam eden krizin boyutunu gözleri ile görme imkânı bulur. İstanbul’daki lüks hayatı ile Suriyelilerin zorlu hayatlarını da karşılaştıran Doğan’ın deneyimledikleri, onu içsel bir yolculuğa çıkaracaktır.
Andaç Haznedaroğlu tarafından çekilen 2017 yapımı Misafir, Suriyeli göçmenlerin dramına odaklanan bir başka yapımdır. Haznedaroğlu’nın başından geçen bir olayın ardından çekmeye karar verdiği film, ailesi Esat güçleri tarafından öldürülen Lena adlı Halepli küçük bir kızın İstanbul’da hayata tutunmaya çalışmasını anlatır. Bu süreçte, Lena gibi İstanbul’da ayakta kalmaya çalışan Meryem de ona yardım edecektir. Birçok film festivalinde gösterimi yapılan film, yine birçok festivalden ödülle dönmüştür.
Onur Saylak yönetmenliğinde çekilen Daha (2017) da merkezine Suriye’den Avrupa’ya gerçekleşen göç hareketini alır. Suriyeli göçmenleri yaşadıkları sahil kasabasına getirerek depolarında saklayan, vakti geldiğinde de botlarla Yunanistan’a geçirecek kişilere teslim eden insan kaçakçısı bir baba ile oğlunun hikâyesi anlatılır. Göç hareketinin bütün çıplaklığı ile gösterildiği yapım boyunca, filmin başında babasının hareketlerini sorgulayan ve yapılanın yanlış olduğuna dair bir düşünceye sahip olan oğlun babası gibi bir insan haline gelme süreci hikâyeleştirilir.
Türkiye’de Suriyelilerin göçmen olarak yaşadığı zorlukları merkezine alan yapımların dışında, Suriye krizini merkezine alan, krizin oluş nedeni ve tarafları hakkında politik söylemlerde bulunan yapımlar da hayat bulmuştur. Kardeşim İçin Der’a bu yapımlar arasındadır. Murat Onbul yönetmenliğinde çekilen 2018 yapımı film, iç savaşın başladığı tarih ve şehirde geçer. Bilindiği gibi Suriye krizini başlatan gelişme, Der’a şehrinde duvarlara Beşar Esat aleyhinde sloganlar yazan gençlerin rejim tarafından ağır bir şekilde cezalandırılmasıdır. Film de merkezine bu olayı almaktadır. Filmin başkahramanı, gençliğinde Baas rejiminin haksızlıklarına karşı sessiz kalmadığı için işkence görmüş, bundan dolayı Türkiye’ye kaçmış ve üniversite eğitimini de İstanbul’da tamamlamış olan Ali’dir. Yıllar sonra doğruğu şehir olan Dera’ya dönen genç, kardeşinin de kendisi gibi eylemlerde bulunduğunu görür. Duvarlara Beşar Esad aleyhine yazılar yazan gençlerden olan kardeşi, rejim güçleri tarafından öldürülür. Ardından Ali, halihazırda başlamış olan isyan hareketinin ön saflarında yer alır. Film, Suriye devriminin başarıya ulaşacağı mesajıyla biter.
Derviş Zaim yönetmenliğinde çekilen Flaşbellek (2020) de Suriye krizine içeriden bir bakış gerçekleştirir. Savaş sırasında boğazından yaralandığı için konuşma yetisini kaybeden bir rejim askeri olan Ahmet, geri hizmete alınır. Görevi öldürülen muhaliflerin fotoğraflarını çekerek arşivlemektir. Gördüklerine dayanamayan Ahmet, kayıtları flaşbelleğe saklayarak Suriye dışına çıkarmaya ve dünyayı Suriye’de yaşananlar hakkında bilgilendirmeye karar verir. Fakat bu, düşündüğünden daha zor olacaktır.
Türkiye’de Suriye iç savaşı üzerine önemli sayıda film çekilmiştir. Bu yapımlar büyük oranda gerçekçi bir arka plana sahiptir. Suriyelilerin Türkiye’deki zorlu yaşamları gerçekçi bir şekilde gösterilmeye çalışılır. Bu yapımlarda göçmen karşıtı bir mesaj verilmez. Aksine, mağdur olan tarafın göçmenler olduğu özellikle vurgulanır. Entegrasyonu sağlamlaştıracak mesajlar verilir. Göç ve göçmenler üzerine evrensel değerler ön plana çıkarılır. Ayrıca, filmlerin önemli bir çoğunluğunda hikâyesinin dönüm noktasını, Türk karakterin Suriyeli bir göçmen ile kurduğu ilişki aracılığıyla yaşanan dramın büyüklüğünün farkına varması oluşturur. Göçmenlerin dertleriyle hemhal olunur. Yönetmenler, betimledikleri karakterler ve onların hikâye boyunca dönüşümleri ile seyircilerin göçmenlere ve genel olarak göç olgusuna yönelik nasıl bir tutuma sahip olmaları gerektiğine yönelik bir yol gösterirler.