Türk Mûsikisinin Kalbi ; Şerif Muhittin Targan
Zeynep Şahin


30 Ekim 1918.
Mondros Ateşkes Antlaşması’nın ardından bütün cephelerde savaş durmuş. Osmanlı birlikleri silah, cephane ve tesisatlarını toplayarak ve geride binlerce isimsiz şehit mezarı bırakarak Anadolu’ya nakledilmeye başlamış.

Yalnız Medine’de farklı bir durum var. Medine’deki birlikler, verilen emre rağmen teslim olmayı ve bölgeden çekilmeyi reddediyor. Medine’yi muhasara eden Şerif Hüseyin’in oğlu Abdullah oldukça tedirgin. Ancak Osmanlı kuvvetlerinin başındaki, “Çöl Aslanı” lakaplı Fahreddin Paşa’nın tavrı çok nettir; “Peygamberin kutsal mevkiini, çapulculara ve İngilizlerin himayesine terk etmem”

1.Dünya Savaşı’nda Çanakkale ve Kut-ul Amare zaferlerinden sonra  üçüncü büyük direniş destanı olan Medine müdafaası, Fahreddin Paşa’nın bu sözleriyle başlamıştı işte. 2 yıl 7 ay süren, askerlerin hastalık ve açlığa karşın kimi zaman çekirge yiyerek ayakta kaldığı, yakın tarihimizin bu en trajik anlarından birisinde, son ana kadar Fahreddin Paşa’nın yanından ayrılmayarak, onunla birlikte İngilizlere karşı savaşan bir isim vardı.

Osmanlı’nın son Mekke Emiri Şerif Ali Haydar Paşa. Yani Şerif Muhittin Targan’ın babası. Ali Haydar Paşa, Şerif Hüseyin uzaktan kuzeni olmasına ve uğrayacağı tüm maddi kayba rağmen onun çıkardığı isyana katılmayı ve İngilizlerle birlik olmayı reddetmişti.  

Hz. Peygamber’in 37. kuşaktan torunu olan Şerif Muhittin Targan, işte böyle bir babanın oğluydu. 1892 senesinde Çamlıca’da doğmuş, çok küçük yaşlardan itibaren musikiyle ilgilenmeye başlamıştı. Çamlıca’daki evlerinde, herkes yattıktan sonra sabah ezanına kadar ud çalışırdı. Öyle ki, bu büyük musiki sevdası, 13 yaşında sağlığının bozulmasına sebep olduysa da, çalışmayı bırakmamıştı. Bir yandan Zekai Dedezade Ahmet, Ali Rıfat ve Rauf Yekta Bey gibi üstatlardan özel dersler almayı sürdürmüş, diğer yandan da evlerine gelen dönemin önde gelen şahsiyetlerine konserler verecek kadar ustalığa erişmişti.

2.Meşrutiyet’in ilan edildiği 1908 senesinde, Dârülfünun Hukuk Fakültesi ve bir yıl sonra Edebiyat Fakültesi’ne giren Şerif Muhittin Targan her ikisinden de yüksek bir dereceyle mezun olmuştu.

Ancak 1.Dünya Savaşı, tıpkı  binlerce hânede olduğu gibi onların hayatında da büyük değişiklere sebep olacaktı. Babası Şerif Ali Haydar Paşa, 29 Ekim 1916 tarihinde, çok önemli bir vazife ile görevlendirilerek, Mekke Emirliği’ne tayin edilecekti. Bu, önemli ve şerefli olduğu kadar çok da zor bir görevdi. Savaşın ortasında, İslam dünyasının kalbini muhafaza edecekti. O sene 24 yaşında olan Şerif Muhittin Targan’ın, babası ile birlikte çıkacağı Şam ve Hicaz seyahati böylece başlamış oluyordu.

Şam ve Hicaz seyahati, Şerif Muhittin Targan’ın hayatında unutulmaz izler bırakacaktı. O, artık tarih sahnesinden çekilmekte olan bir imparatorluğun tüm acılarını üzerinde taşayan son evlatlarındandı. Babası, İngilizlerle işbirliği yapmamasının bedelini ağır bir maddi çöküş yaşayarak ödeyecekti. Bu nedenle babasına daha fazla yük olmak istemeyen Şerif Muhittin Targan, 1924 senesinde Amerika’ya giderek, bir müddet çalışmalarına orada devam etme kararı aldı.

Amerika gittikten sadece dört ay sonra ünlü İtalyan keman virtüozu Pagannini kadar başarılı olduğuna dair konuşmalar başlamıştı. Boston, Detroit gibi farklı şehirlerde verdiği konserlerde büyük bir beğeni kazanan Şerif Muhittin Targan, ayrıca New York Times, New York Herald Tribune, Sunday Telegraph, Musical America gibi önemli Amerikan gazetelerine de konu olmuştu.

Cumhuriyet’in ilk yıllarını ülkesinden ayrı ve genç cumhuriyetinin Klasik Türk müziğini ikinci plana atması sebebiyle küskün geçiren Şerif Muhittin Targan, yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle ülkesine geri döndüğünde seneler 1932’yi gösteriyordu. Bir süre tedavi gördükten sonra eski sağlığına kavuşmuştu ancak ne yazık ki, kendisine ustalığına yakışır herhangi bir görev teklif edilmemişti. Bu yüzden  Irak’tan gelen özel davetle Bağdat’a giderek, Doğu ve Batı musikisi bölümlerinin yer aldığı Bağdat Konservatuarı’nı kurdu, ud ve viyolonsel dersleri vermeye başlayacaktı. 12 sene kaldığı Bağdat’ta yetiştirdiği sayısız talebe ile Iraklı öğrencilerinin gönlünde ayrı bir değere sahip olmuştu.

Bağdat’ta kaldığı uzun yılların ardından İstanbul’a geri döndüğünde ise Türk mûsikisinin en kıymetli kadın seslerinden Safiye Ayla ile hayatını birleştirecekti. İstanbul Belediye Konservatuarı’nda iki yıl kadar ilmî kurul başkanlığı yapan Şerif Muhittin Targan, bir peygamber torunu olarak kendini tamamen Türk mûsikisinin yaşatılmasına adamış, sayısız çalışmaya imza atmış ve bazı hayır kurumları yararı olanlar dışında hiçbir etkinlikte yer almamıştı.

1967 senesinde vefat eden Türk mûsikisinin büyük ismi, üstad Şerif Muhittin Targan’ı rahmetle yâd ediyoruz.