Savaş Döneminde Eğitim; Suriyelilerin Çektiği Çile, Türkiye Sayesinde Nasıl İmtiyaza Dönüştü?
Dr. Mahmud Nefise

Savaşlara eşlik eden istisnai koşullar, bunları takip eden yerinden edilme, iltica, yoksulluk, psikolojik ve davranışsal rahatsızlıklar; eğitime gösterilen önemin azalmasının, eğitimin memleketlerinden uzakta acının yüzlerinden okunduğu felaketzedelere ve yerlerinden edilmiş kimselere ait öncelikler listesinde son sıralara gerilemesinin ana nedenidir. Bu makale de bu konuya ışık tutmaktadır.

Raporlar, yaklaşık 3 milyon çocuğun düzenli olarak okula gidemediğini bildirmekte; bu sayı da Suriye'nin okul çağındaki nüfusunun yaklaşık yarısını oluşturmaktadır.

Toplumların gelişimini ölçen en önemli göstergelerden biri olan eğitim, 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde ve insan haklarıyla ilgili diğer temel uluslararası belgelerde öngörülen temel insan haklarından biridir. Aynı zamanda uluslararası kurum ve kuruluşların eğitim gündeminin dayandığı temel ilkelerdendir. Ancak dünya ülkelerindeki milyonlarca çocuk; çeşitli sosyal, kültürel, ekonomik ve politik faktörlerin bir sonucu olarak bu haktan mahrum kalmaya devam etmektedir.

Savaşlara eşlik eden istisnai koşullar, bunları takip eden yerinden edilme, iltica, yoksulluk, psikolojik ve davranışsal rahatsızlıklar; eğitime gösterilen önemin azalmasının, eğitimin memleketlerinden uzakta acının yüzlerinden okunduğu felaketzedelere ve yerlerinden edilmiş kimselere ait öncelik listesinde son sıralara gerilemesinin ana nedenidir. Çocukların okullarını bırakıp eğitimsiz kalmaları, hem kendilerinin hem de ülkelerinin geleceğini etkileyebilecek bir suçtur. UNICEF (Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu) tarafından 2014 yılında yayınlanan raporda, "Kuşatma Altında - Suriye’de üç yıldır süren çatışmaların çocuklar üzerindeki yıkıcı etkileri" başlığı altında Suriyeli çocukların savaş neticesindeki eğitim durumuna vurgu yapılmaktadır. Nitekim yaklaşık 3 milyon çocuğun düzenli olarak okula gidemediği, bu sayının da Suriye'deki okul çağı nüfusunun yaklaşık yarısını teşkil ettiği belirtilmiştir.

Eğitimin istisnai durumlardaki zorluğundan, müfredat kaosundan, Suriye dahili ve haricindeki eğitim süreci üzerinde bir gözetimin olmayışından, yerinden edilmişlerin sayısındaki artıştan bahsetmiyorum bile. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin (UNHCR) Haziran 2019 tarihli raporuna göre yaklaşık 7 milyon insan, başta Türkiye olmak üzere 126 farklı ülkeye dağılmış bulunmakta, Suriye rejimi kontrolü altındaki bölgelerin dışında kalan Kuzey Suriye'de bulunan yerlerinden edilmiş kimseler de Türk hükümeti tarafından özel ilgi görmektedir.

Türkiye; bilimin önemine, bilimin birey ve toplum için kültürel bir taşıyıcı sayıldığına, Suriyeli mültecilerin ülkelerinin yeniden inşasında aktif rol almaları için kendilerini geliştirmelerini sağlayan en güçlü araçlardan biri olduğuna inanmaktadır. Zirâ hem en büyük mülteci yüzdesini barındırmakta hem de rejimin kontrolü haricinde kalan bölgelerdeki Suriyelilerle ilgilenmektedir. Nitekim Türkiye, uluslararası çabalarla işbirliği ile birlikte, mevcut akademik yılda ilkokul çağındaki Suriyeli öğrencilerin yüzde 90'ını okullara çekmeyi başarmıştır. Bu, Türkiye'nin benimsediği politikayı dünyanın örnek alacağı model haline getiren dikkate değer bir orandır. Türk okullarında çeşitli alanlarda çalışan ve Türk hükümeti sponsorluğundaki uluslararası kuruluşlardan aylık hibe alan gönüllü Suriyeli öğretmen sayısı ise 12 bin 254'ü aşmaktadır. Türkiye, aynı zamanda Kuzey Suriye'de askeri operasyonlar düzenleyerek teröristlerin elinden aldığı bölgelerde yaklaşık 290 bin Suriyeli öğrenciye eğitim sağlamayı başarmıştır. Bu bağlamda, özenle onarılmış en az bin 200 okul hizmete açılmış, buradaki Türkiye Maarif Vakfı (TMV) çalışanı sayısı ise 12 bin 550'ye ulaşmıştır.

Diğer yandan Türkiye'deki yabancı öğrencilerle ilgilenen Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanı Abdullah Eren, Türk üniversitelerindeki Suriyeli öğrenci sayısının 2013-2014 eğitim-öğretim yılında 2 bini dahi aşmadığını, şimdi ise 27 bin 606'ya ulaştığını belirtmiştir. Bazı Türk üniversitelerinde çeşitli alanlarda birçok Arapça programın açılmasının yanı sıra, Kuzey Suriye'de de Türk üniversitelerine ait birçok şube açılmıştır. Eğitim kalitesi ve öğrencinin aldığı akademik derecenin güvenilirliği açısından bu şubeler, rejim kontrol altındaki Suriyeli öğrenciler için en iyi seçenek olarak kabul edilmektedir.

Suriyeli çocuklarımıza bu alanda sağladıkları için Türkiye'ye minnettarız. Diğer yandan, bu deneyimi daha başarılı kılacak gözlemlerimiz de bulunmakta. Suriyeli öğretmenlerin Türk okullarındaki çalışma planlarına aykırı olmayacak şekilde Arap dili ve İslam kültürüne özel müfredat vermeleri için görevlendirilmesi yoluyla Suriyelilere Arap kültürünün öğretilmesi bizce çok önemlidir. Ayrıca Suriyeli öğretmenlerin gönüllü olarak çalışmaları ve sürekli olarak iş istikrarsızlığı hissetmeleri yerine bu kişilere çalışan sigortası sağlayarak onlardan daha fazla yararlanılmasını, eğitim-öğretim sürecine entegre edilmelerini arzulamaktayız.

Türk politikasının, genel olarak insani düzeyde ve eğitim düzeyinde sunduklarıyla bu alandaki örnek alınacak bir model haline geldiğini, bunun da Suriyelilerin boynunda bir borç olduğunu vurgulamadan geçmemek gerekiyor.