Benim Adım Kırmızı/ Orhan Pamuk

Orhan Pamuk’un, “en renkli ve en iyimser romanım” dediği; eski resim sanatımız, Doğu ve Batı’nın dünyayı görme biçimleri, aşk ve ölüm hakkında unutulmaz bir tarihi roman olan Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine de bir ağıt niteliğinde.

 

Yaprak Dökümü/ Reşat Nuri Güntekin

Yaprak Dökümü romanı, devlet memuru olan, çocuklarını namus ve dürüstlük üzerine yetiştirmeye çalışan; ancak tüm çabasına rağmen ailesini adeta bir ağacın yaprakları gibi birer birer dökülen ve toplumun fırtınalı değişimleri karşısında her zaman sapasağlam durmaya çalışan Ali Rıza Bey’in hikayesini ele alır. Okurları türlü maceralar ve çelişkiler içerisine sokan bu roman, Türk toplumunun karmaşalarına ışık tutan uzun bir televizyon dizisine uyarlanır.
 

 Kuyucaklı Yusuf / Sabahattin Ali
 



Kuyucaklı Yusuf’ta olaylar, 1903 sonbaharının yağmurlu bir gecesinde başlar. Burada bir grup eşkıya Aydın'ın Kuyucak köyüne iner ve köydeki bir ailenin, küçük bir çocuk haricinde, bütün fertlerini öldürürler. Eşkıyalar çocuğu da tartaklarlar ancak öldürmeden bırakırlar. Otuz beş yaşındaki Kaymakam Selahaddin Bey ve jandarmalar bu konuyu incelemeye koyulurlar ve olaylar gelişir.

 

Beş Şehir / Ahmet Hamdi Tanpınar


Beş Şehir’in asıl konusu hayatımızda kaybolan şeylerin ardından duyulan üzüntü ile yeniye karşı beslenen iştiyaktır. İlk bakışta birbiriyle çatışır görünen bu iki duyguyu sevgi kelimesinde birleştirebiliriz. Bu sevginin kendisine çerçeve olarak seçtiği şehirler, benim hayatımın tesadüfleridir. Bu itibarla onların arkasında kendi insanımıza ve hayatımızı, vatanın manevi çehresi olan kültürümüzü görmek daha da doğru olur.