Matemin ve Direnişin Şairi: Ömer Ebu Rişe
Hüseyin el-Cenid


Ömer Ebu Pişe onur, gurur ve yüceliğe bakan devrimci bir şair olarak kalmak için edebiyatın, düşüncenin ve insanın sancağını kanatlarında taşıyan bir şair, bir diplomat ve bir kartaldır.

Ebu Rişe ilim ve edebiyat meclislerine katılmak ve kendisinin yazılarının da çokça yayınlanmaya başlandığı edebiyat dergilerine katkıda bulunmak için Halep, Şam, Beyrut ve Bağdat arasında çokça seyahat ederdi.

Ömer Ebu Rişe ülkesinin acılarını yaşadı, olayların birebir içine girdi. Fransız sömürgesi onda bir keder hali oluşturdu. Hayıflanarak ülkesinin başına ne geldiğini, kölelikler ve kısıtlamalar yüzünden hüzün verici karanlık tüm detayların nasıl olduğunu düşünürdü.

     Hayat

     
Ömer Ebu Rişe Filistin doğmuş, Suriye de büyümüş, Lübnan'da lise eğitimini almış, üniversite eğitimini Avrupa'da almış, aidiyet olarak Arap, İslami vizyoner ve entelektüel, hümanist edebiyatçıdır.

     Şair Ömer Ebu Rişe 1908'de annesinin ailesini ziyaret ettiği gün Filistin'in Akka şehrinde doğmuştur. Bu tarih Ömer'in eğitim hayatına dayanarak tahmin edilmiştir.

     Babası ilmi, siyasi ve sosyal bir statüye sahipti ve kendisini yoğun ilimle çevreleyen bir entelektüele örnek teşkil ediyordu. Osmanlı zamanında birçok şehirde kaymakamlık yaptı. Filistin'de El Halil şehrinde, Suriye'de Süveyde, Havran, Cerablus, Maarratünnuman ve Münbiç şehirleri gibi.

     1924'te Ömer Ebu Rişe, lise öğrenimini Amerikan Üniversitesi'nde sürdürmek üzere Beyrut'a taşındı. Arapça ile birlikte Fransızca ve İngilizce öğrendi ve şair beş yıl Beyrut'ta yaşadı. Daha sonra kimya ve boya bölümünde okumak üzere İngiltere'de Manchester'a gitti ve 1932 yılına kadar orada kaldı, orada geniş bir kültür kazandı, Shakespeare, Baudelaire ve diğerlerinin edebiyatı ile tanıştı ve daha sonra üniversite eğitimini bitirmeden Halep'e döndü.

     Ömer Ebu Rişe, 1932'de Halep'e yerleşti ve İbrahim Hananu gibi Fransızlara karşı ulusal ve direnişçi iş adamlarıyla iletişim kurmaya başladı. Herhangi bir siyasi gruba ya da partiye mensup olmadı. "Aksine, tüm vatanseverlerle bir mücadele içindeydi ve bu, olaylar ve durumlar hakkındaki görüşlerini kısıtlama olmaksızın ifade etmesine izin verdi."

     Ebu Rişe ilim ve edebiyat meclislerine katılmak ve kendisinin yazılarının da çokça yayınlanmaya başlandığı edebiyat dergilerine katkıda bulunmak için Halep, Şam, Beyrut ve Bağdat arasında çokça seyahat ederdi. Arkadaşı olan romancı doktor Abdüsselam El-Uceylinin anlattığına göre özellikle sahibi Sami El-Kayyali olan "El-Hadis" dergisi, Abdullah Yurki Hallak'ın dergisi "Ed-Dad", Ahmed Hasan Zeyyat'ın dergisi "Er-Risale" ve daha birçok dergide çağının edebiyatçıları ile derin bağlar kuruyordu.

     1936 senesinde Halep'te "Saç" başlıklı ilk divanını yayınladı. İki yüz yirmi sayfası olan divanda Arapça gazete ve dergilerde yayımladığı şiirlerinin çoğunu toplamıştır. 1939'da Ömer Ebu Rişe, Bekaa şehrinden Lübnanlı Münire Murad ile evlendi.  1940 yılında Halep'teki Ulusal Kütüphane müdürlüğüne atandı ve 1949 yılına kadar müdürü olarak kaldı.

     Ömer Ebu Rişe, 1947'de Beyrut'taki Daru'l-Edib(Edip Evi)'de"Ömer Ebu Rişe'den" başlıklı ikinci divanını yayınladı. Şiiri "Şanlı Gelin" o yıl şiirsel bir destan oluşturdu. Fransızların Suriye'den çıkarılmasını kutlamak için Halep'te düzenlenen bir anma töreninde bu şiirini okudu.

     Şarkılarımızdaki göktaşlarının
     kuyruklarını
     Ey şanlı gelin git ve çek  


     Ömer Ebu Rişe'nin ülkesine büyükelçi olarak yolculuğu 1949'da başladı ve Suriye'nin Rio de Janeiro'daki Brezilya büyükelçisi olarak atanmasına karar verildi. Sonra Arjantin'e, Şili'ye geçti. 1957'de Hindistan büyükelçisi olarak atandı ve 1958'de Suriye ile Mısır arasındaki birlik (Birleşik Arap Cumhuriyeti) zamanında orada kaldı. Daha sonra Avusturya'da Viyana'ya taşındı. Bu dönemde Ömer Ebu Rişe üçüncü Divanını Beyrut'ta "Seçmeler" başlığı altında yayınladı. Daha sonra kendi şiirlerinden bazılarını İngilizce'ye çevirdi ve Yeni Delhi ve Beyrut'ta yayınladı.

     1961'de Ömer Ebu Rişe Washington ABD'ye olağanüstü ve tam yetkili büyükelçi olarak atandı. 1964'te tekrar Hindistan'a dönerek diplomatik kariyerini tamamladı ve 1970 yılına kadar orada kaldı. Ömer Ebu Rişe 1969'da "Matemimin Şarkısını Söyledim" isimli divanını ardından 1971'de "Ömer Ebu Rişe'nin Divanı"nın ilk cildini yayınladı.

     1970 yılında Beyrut'ta diplomatik kariyerini bıraktıktan sonra buraya yerleşti. Bu sırada şair kendini kültürel alışkanlıklarını icra etmeye ve yayıncılık yapmaya kadir buldu daha sonra Suudi Arabistan'a gitti, oraya yerleşti ve 1979'da Cidde'de divanı "Emrin Olur Ya Rab"ı yayınladı, 1984'te Şam'da divanı "Kadınlardan İlhamla" basıldı. Sonra 1987'de bir trafik kazası geçirdi. Sağlığı bozuldu ve 14 Temmuz 1990'da ölene kadar Riyad'da kaldı ve naaşı Halep şehrine nakledildi ve oraya gömüldü.

     Ömer Ebu Rişe ve Ümmet Meseleleri

     Ömer Ebu Rişe uzun seneler Suriye'yi temsil etti ancak şiirinde sadece ülkesine ait bir yankı değil, daha büyük bir ümmete daha derin bir aidiyeti buluyoruz. Ömer Ebu Rişe ülkesinin acılarını yaşadı, olayların birebir içine girdi. Fransız sömürgesi onda bir keder hali oluşturdu. Hayıflanarak ülkesinin başına ne geldiğini, kölelikler ve kısıtlamalar yüzünden hüzün verici ve karanlık tüm detayların nasıl olduğunu düşünürdü. Bunlar onda derin izler bırakmıştı.

     Sonra 1949'da Fransız sömürgesinin ülkesinden çıkarılmasının sevincini yaşadı. Ardından aşkının gitarını yeniden elde etti ve vatanı için şarkı söyledi. Ancak geçen senelerde yaşadığı acıları, körelmiş bir kılıçtan tökezleyen bir savaş atına geçişini hep hatırladı. Şöyle söylüyor:

     Kaç Maysalun'umuz var bizim, silken  
     Nice kılıcımız fırlayıp gitti savaş meydanında  
     Gürültülü zor bir savaştan  

     Kanatlarındaki yorgunluğun tozunu
     Niceleri ecdadımızın yitip gitti
     Bir başka gürültülü zor savaşa


     Fransızların Suriye'den ayrılmasıyla kazanılan zafer sevincinin şairin ve neslinin insanlarının vicdanında yer etmesinin üzerinden çok geçmedi ki 1948'de Filistin'de nekbe yaşandı. Bu olay ufuklarda yankılanan şiirini yazmasına sebep oldu. Şiir şöyle başlıyor:

     Kılıcınla mı kaleminle mi yer
     tutuyorsun milletler kürsüsünde
     Geçip giden dünlerine hicapla
     Kalan acıların büyüklüğünden


     Ey milletim! Yerin nedir milletler
     arasında  
     Bakıyorum sana başım eğik
     Boşa akacak gibi oluyor gözyaşı


Ömer Ebu Rişe bu şiirde nekbenin en önemli unsurları olan zalim yönetici imgesini oluşturdu. "Taşın saflığını ve temizliğini" taşımayan o putları yücelten milletini paylıyor ve şöyle diyor:

     Taşın saflığını taşımayan
     Çoban olsa dahi koyunların
     düşmanı

     Ey milletim! Nice putlar yücelttin  
     Kurt bile yapmaz düşmanlığını  
 

Zalim yönetici simgesi sorumluluğunu halka yüklediği bir tek imge değildi. Bilakis Ömer Ebu Rişe halkların hürriyetini savunmak için yabancıları ve sömürgeyi ülkemize çekmek mesuliyetini de yüklüyor ve şöyle diyordu:

     Bindiler en tatlı binek olan temiz
     isteklere?     
     Dürülen adi gasp malının arasında
     Hakikatin serabından daha tatlı
     olan bir sebebi?!

     Ne oluyor esirlerin çocuklarına   
     Ve ne zaman bize salladılar sancağı   
     Ve kim o zalim ki uzattı onlara   
 

Ömer Ebu Rişe, Müslüman Arap kimliğinden sıyrılmadan uzun bir müddet Batı'da yaşadı ancak Hıristiyan Batı'yı İncil ahlakından çok uzak buldu. Batı ülkelerinin diğerleri tarafından işgal edildiğini, İsa adına en şiddetli cinayet ve terör biçimlerini uyguladıklarını gördü ve şöyle söyledi:

     Barış ve kurtuluşun önderi olduğu
     için
     Hoşgörü adıyla çekti bıçağını
​​​​​​​
     caninin

     Ancak bir hidayet diye söz verdik
     İncil'e   
     Kana bulanmış elleri     
     /

Ömer Ebu Rişe bir diplomat olmasına rağmen, şiirinde devrimci ruh mevcuttu, halklarının yaşamları üzerinden zenginleşen yöneticilerini seçmekten halkı sorumlu tutuyor, halkın iyileşmeyi hükümdarların kişiliklerinden ummasını halkın bedelini ödediği büyük hata olarak görüyor ve şöyle diyor:

     Ve dövünme
     Ve umdun kurtuluşu onlardan
     Kuşağında aşağılık dünyalarının
     Kanadının zilleti örtmesinden mi
     olacak?!

     Ey halkım! Şikayet etme sefaletten  
     Sen seçtin emrindeki adamları   
     Eğer rahat yaşıyorlarsa  
     Senin için olan kederim

Halkın boyun eğmesi ve kasap yöneticiye boynunu takdim etmesi, kasabı halkı boğazlamaya ve kurbanlar almaya teşvik etti.  Bu sebeple o, halkı her aşamada sömürgecileri getiren, emanetlerine ihanet eden ve ülkeyi yıkan hükümdarlara karşı ayaklanmaya çağırırdı. Şöyle söylüyor:

     Şikayet eder o silahın
     batmasından
     Ayaklarının altında kurbanların
     boyunları

     Silahını zalime veren bir halk
     Kasap uzak durabilir eğer toz
     içinde yuvarlanmazsa   

Filistin, çoğu zaman Ömer Ebu Rişe'nin şiirinde mevcuttu, Arap milliyetçiliği anlamına gelen ve Arap milliyetçiliğinin onsuz hiçbir şey olmadığı Muhammedi nübüvvetin parladığı ve Hz. İsa'yı koruyan Filistin'e sesleniyor ve şöyle diyor:

     Yol gösterici nübüvvetten parlayan
     bir meşalesi olmasa
     Kurtarıcı Hz. İsa'yı korumak için
     Fesadı tanzim etmek için
     Atların eyerlerini süslemek için

     Ey Filistin! Nedir Arap milliyetçiliği  
     Nasıl parçalanmıyor yıldızlar  
     Siyonistlerin rüyası sarıyor tacı  
     Yemin etti incileri söküp  

​​​​​​​Ömer Ebu Rişe, Arap ve İslam ümmetinin endişelerini, Arap ve İslam medeniyetinin meşalesinin tüm dünyayı aydınlattığı haysiyet, şan ve zafer çağının geri döneceğini umarak yaşadı.