Malcolm X Amerika’dan Büyüktür
Ammar Hasanoğlu
Malcolm X'in hayatı, mücadelesi ve mirası toplumdaki en acımasız, en yozlaşmış ve en yıkıcı koşulları sembolize eder
O, Amerika’daki siyahi mücadelenin gidişatını adil ve eşit bir dünyanın hayaliyle can bulan sürekli bir mücadeleye dönüştürmüştür
“Şehadet döneminde yaşıyorum. Ölümüm kardeşlik yolunda olacak. Memleketi kurtarabilecek tek şey budur.”
Memleketteki aydınları da kapsayan mücadele hareketlerinin çoğunda, yer, zaman veya mesele fark etmeksizin, katılımcılar arasında kuvvetli bir bağ vardır. Yüzleri her zaman ileriye dönük bir şekilde ilerleyen devrimcilerin olduğu kalabalık bir yürüyüştedirler sanki.
Che Guevara'dan Seyyid Kutub'a en sol kesimden en sağ kesime kadar değişiklik gösteren devrimciler arasında kendisine Hac Malik el-Şahbaz adını veren Malcolm X de var. O, kendisini masumiyet ve özgürlük dünyasına taşıyan mizacına kalbi ve vicdanı ile kulak veren büyük bir devrimci.
Düşmanlığın Hüküm Sürdüğü Bir Zamanda
Hayata erken atılmak zorunda kalan Malcolm X, siyahi topluma cesaret kazandırmaya çalışan, bu yönde siyasi çaba sarf eden babasını radikal, siyahi karşıtı ve ırkçı bir grubun düzenlediği suikast girişiminde kaybetti. Babasının dindar bir rahip olması dolayısıyla Malcolm'un annesi sosyal açıdan adeta muhasara altındaydı. Böyle bir durumda çocuklarını korumakta güçlük çektiği için çocuklarını koruyucu ailelere vermek zorunda kaldı.
Ahlaki Değerler ve Çirkin Irkçılık
Gençlik yıllarında siyahilerin ABD toplumuna entegrasyonunda başarılı olunacağı umudunu kaybeden Malcolm, çeşitli ABD eyaletleri arasında seyreden trenlerde çalışmaya başladı. Biyografisinde, devamlı seyahatlerinin 2. Dünya Savaşı sırasında orduya katılmasına engel olduğundan bahsediyor.
New York’taki Harlem semti, Malcolm için farkındalığın ve ABD toplumundaki ırkçılığa karşı isyanının başlangıcı sayılıyor. Burada bazı suçlara karışan siyasi çetelerden biri ile tanışması ona bir noktada güvenlik sağladı. Anılarında bu çeteden bahsederken buradaki söz bireylerin marjinalleşen bir gruptaki diğerlerine benzediğini, bunun toplumdaki çirkin ve sınıfsal ırkçılığın neticesi olduğundan bahsediyor.
Malcolm ve İslam
Nitekim Malcolm X’in bu çetede yaşadığı tecrübe, kendisini İslam’a teşvik eden İslam Milleti hareketi ile tanıştığı hapishanede son buldu. Malcolm X’in İslam ile ilişkisi iki aşamadan geçti. İlk aşamada Elijah Muhammed önderliğindeki İslam Milleti hareketine katıldı. Ancak Elijah Muhammed ise beyazlara karşı ırkçılık yapıyor, “beyazların dünyayı yöneten şeytanlardan başka bir şey olmadığını, Allah’ın yalnızca siyahların rabbi olduğunu” öne sürüyordu. Dolayısıyla Malcolm X de İslam ile yakından uzaktan ilgisi olmayan bu fikirleri benimseyerek İslam’ın yanlış anlaşıldığı bu fikri savunmaya başladı.
İkinci aşama ise onun için bir dönüm noktasıydı. Hacca gidişiyle bambaşka biri, hatta meşhur bir adam haline geldi; mensubu olduğu İslam dini hakkında bilmediklerini öğrendi. İslam’ın Elijah Muhammed’in iddia ettiği gibi sadece siyahlara has olmadığını, aksine bu dinin tüm insanlığa geldiğini anlamış oldu. Böylece peygamberlik iddiasında bulunan Elijah Muhammed ile arasında bir soğukluk patlak verdi. Nitekim Elijah Muhammed, Malcolm X’i susmadığı veya davasından vazgeçmediği taktirde ölüm ile tehdit etti. Böylece İslam Milleti hareketi, ABD istihbaratının gözetimi altında Malcolm X’i katletti. O ise kendi vefatından şöyle bahsetmişti: “Öyle görülüyor ki hayat hikayesi ruhun vücuttan ayrılmasıyla bitmiyor.”