Kudüs’ten Granada’ya; Selma El Faruki-Garaudy’nin Endülüs Rüyası

Peren Birsaygılı Mut

Roger Garaudy, Selma’yı görünce şaşırmıştı. Bu kadar entelektüel bir Arap kadınıyla ilk kez karşılaşıyordu hayatında.

Garaudy çifti evlendikten sonra 1986 senesinde Kurtuba’ya taşınmaya karar verdiler. Burası onların yeryüzündeki cenneti olacaktı.


1948 Nekbe’si. Tarihin gördüğü en trajik anlardan birisiydi bu.

Binlerce Filistinli, çaresiz halde evlerinin anahtarlarını kolye gibi boyunlarına asarak ve yanlarına sadece birkaç ufak eşya alarak yola çıkıyordu. Telaş içerisinde birbirleriyle vedalaşan komşular, en kısa zamanda görüşeceklerine dair umutlarını canlı tutmak için yüksek sesle dua ediyor, ellerini açmış Allah’a yakarıyorlardı. “Şimdilik” kimi Gazze’ye, kimi Mısır’a, kimisi de Suriye’ye gitmeyi planlıyordu. Ancak içlerinden onlarcasının yolculuğu henüz başlamadan bitecek, bindikleri küçük ve kalitesiz botların batması sonucu can vereceklerdi. Geride kalanlar ise çevre ülkelere ve her rüzgârda yerinden oynayan çadırlara sığınacaklardı.

Henüz 7 yaşındaki bir kız çocuğu da yola çıkanlar arasındaydı. Seneler sonra Roger Garaudy ile evlenecek olan Kudüs doğumlu küçük Selma, ailesiyle birlikte Mısır’a gitmek üzere ayrılıyordu Filistin’den. Arap dünyasında, özellikle son 50 sene içerisinde, pek çok Fransız ve İngiliz okulu açılmıştı. Selma da, Mısır’da, tüm derslerin bu dilde olduğu, bir Fransız okuluna gitmeye başlayacak ve ana dili gibi Fransızca öğrenecekti.

Okulu bitirip, ilk eşiyle evlenerek Cidde’ye taşındıktan birkaç sene sonra büyük bir ruhsal değişimin içine girmişti. Müslüman bir ailede yetişmişti ancak şimdiye kadar inancı üzerine çok fazla düşündüğü söylenilemezdi. Ancak Cidde’de duyduğu ezan sesi, bu kez çok farklı duygular yaşatmıştı ona. Duaya çağıran sesin muhteşemliği ve işittiği kelimelerdeki o derin anlam… Bir sabah uyandığında, artık tamamen başka bir hayat yaşamak istediğine karar verecekti Selma. 70’li yılların başıydı, ’67 Arap-İsrail Savaşı’nın ardından Filistin topraklarının çok büyük bir kısmı daha İsrail’in eline geçmiş, Golan Tepeleri Suriye Baas Partisi tarafından tek kurşun atılmadan ve bazı kirli pazarlıklarla İsrail’e teslim edilmişti. Arap dünyası bu büyük yenilginin hezimetini yaşıyordu hala ve Selma eşinden ayrılarak, onu çağıran bu sesin peşinden gidecekti.

Selma önce Cenevre’ye gitti ve buradaki bazı İslami kuruluşlarda gönüllü olarak çalışmaya başladı. O yıllarda, bazı Arap ülkelerindeki çocuklar, yaz kampları için buraya geliyordu ve bir yandan bu kamplarda öğretmenlik yapıyordu. Ramazan ayında kampta çocuklarla birlikte oruç tutar ve onlara İslam dinini anlatırdı.

O yıllarda, yakın bir arkadaşı Selma’nın yanına gelerek, okumayı yeni bitirdiği bir kitaptan çok etkilendiğini ve kendisinin de bunu mutlaka okumasını istediğini söyledi; İslam’in Vaatleri…  Yazarın ismini ilk kez duyuyordu. Roger Garaudy isminde, Fransız bir aydın tarafından yazılmıştı. Roger Garaudy… Ne yapıp edip bu adamı bulmalı ve onu konferans için Cenevre’ye davet etmeliydi. Ona bir mektup yazdı ve çok kısa bir süre sonra Roger Garaudy’den cevap geldi. Tabii, diyordu. Tabii ki geliyorum. 

Roger Garaudy, Selma’yı görünce şaşırmıştı. Bu kadar entelektüel bir Arap kadınıyla ilk kez karşılaşıyordu hayatında. Kitabının pek çok yerinin altını çizerek okuyan ve kendisine heyecanla sorular soran bu kadın, bir yandan da Filistin davasını duyurmak için ya da diğer İslami konular üzerine çalışan sıkı bir aktivistti. Bu ilk görüşmenin ardından Garaudy önce Müslüman oldu, ardından da Selma’ya evlenme teklif etti. Bu kadın, onun hayatını birleştireceği kadın olmalıydı.

Garaudy çifti evlendikten sonra 1986 senesinde Kurtuba’ya taşınmaya karar verdiler. Burası onların yeryüzündeki cenneti olacaktı. Roger Garaudy, en önemli kitaplarını burada yazdı. Artık Garaudy soyadını alan Selma el Faruki ise Endülüs’teki Arap mirası üzerine sayısız çalışmaya imza attı. Ne yaptığını soranlara verdiği cevap daima aynıydı; Endülüs’ü bir zamanlar sahip olduğu ihtişama geri döndürebilmek için çalışıyorum.  Bu muazzam iddia durmaksızın çalışmaya sevk ediyordu onu. Önce Torre de la Calahorra'da Üç Kültür Müzesi'ni kurdu, ardından Simya müzesi açtı. Buradaki ilk kâğıt müzesini de kuran oydu çünkü Kurtuba, kâğıt üreten ilk Avrupa şehriydi. Endülüs sikkelerinden oluşan büyük bir koleksiyona da sahipti.

7 yaşında ailesiyle birlikte Kudüs’ten ayrıldıktan sonra çağımızın en önemli düşünürlerinden birisiyle evlenen o küçük kız, 2012 senesinde sevgili eşi Roger Garaudy’i kaybetti ancak bugün hala Kurtuba’da “Endülüs Rüyası”nı yaşamaya ve dokunduğu her şeyi güzelleştirmeye devam ediyor.