KEDERİN İCADI: ŞAM
Nasuh Yıldız


Şam bir bakıma; ağlamanın, öfkenin, neşenin icat edildiği yerdir. Bu yüzden Semavi dinlerin hemen hepsinde ayrı bir yeri vardır Şam’ın.

Bir kültür merkezi olan Şam’ın estetik mozaiğinden bahsetmemiz gerekirse; Yunan, Arap, Türk izlerini kolayca takip edebiliriz

İbn-i Battuta’nın “Şam bereketin, Anadolu merhametin yeridir” sözü Şam’ın geçmişteki önemine dair bir görüntü veriyor bizlere

Bir şehri etimolojisinden tanımaya başlamak her zaman sıkıcı gelmiştir hepimize. Bilinen lügat anlamları dışında bir şehri şehir yapan esas anlamsa, o şehrin duygusal etimolojik anlamıdır. Şam. Onu bir şehir ismi olarak biliyoruz. Günümüzde Suriye’nin başkenti. Diğer isimleri ise; Damascus ve Dımaşk olarak biliniyor. Tarihte en çok Eş- Şam isminin kullanıldığını görüyoruz. Ama günümüze geldiğimizde ise Dımaşk ismi halk tarafından daha çok tercih edilen bir isim haline geldi.

Şam dünyanın ilk şehridir. Hayatın burada başladığı rivayet edilir. Kasiyun Dağ’ında İki kardeş olan Habil ile Kabil burada kardeş olarak bulundular. Burada kavga ettiler. Burada öldürdü Kabil, kardeşi olan Habil’i. Şam bir bakıma; ağlamanın, öfkenin, dağın, neşenin icat edildiği yerdir. Bu yüzden Semavi dinlerin hemen hepsinde ayrı bir yeri vardır Şam’ın.

Bunun yanında Bilad'üş-Şam tabirini de hatırlamamız gerekir. Bilad'üş-Şam, bugün Suriye’nin başkenti olan Şam’ı değil, bir dairevi alan olarak Şam’ın çevresini de kapsar. Bilad kelimesi, Beled kelimesinden yani Türkçede anlayacağımız şekilde belde kelimesinden gelir. Bu yüzden Bilad'üş-Şam’ın anlamı Şam beldeleri manasını taşır. Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nden başlar, güneyde Kudüs’e kadar devam eder.

Emeviler döneminde dünyanın kültür merkeziydi Şam. Emevi Camii hepimizin malumu estetik seviyesi yüksek bir eser olarak günümüze kadar gelebilmiştir. Bunun yanında Şam’ın estetik mozaiğinden bahsetmemiz gerekirse; Yunan, Arap, Türk izlerini kolayca takip edebiliriz. Yine günümüze kadar ulaşan Osmanlı yapımı tren garını da burada anmamız gerekir. Altı adet kapıdan oluşan bu güzel şehir, geçmişte ticaretin ve kültürün merkezi olarak adeta çöl ortasında bir cennet gibiydi.

Ünlü Arap gezgini İbn-i Battuta’nın “Şam bereketin, Anadolu merhametin yeridir” sözü Şam’ın geçmişteki önemine dair de bir görüntü veriyor bize.  İlk göz yaşı, ilk kan, ilk kardeşlik, ilk hasımlık ile başlayan Şam’ın hikayesi, günümüzde de farklı değil. Son mu bilemiyoruz ama, bu güzel bereketler diyarı hala kanla, gözyaşıyla ve acıyla hayatına devam ediyor.

Şam'dan bahsederken, Şam'ın mutfağına değinmesek olmaz. Aslında Şam'ı büyük bir dağıtıcı/ yaygınlaştırıcı olarak düşünebiliriz. Tıpkı Türklerin fethinden sonra İstanbul gibi civarındaki toplulukları ve hatta uzak diyarlardaki toplulukları etkilemiştir. Örneğin kahvenin ilk bulunduğu yerle ilgili iki rivayet vardır. Bunlardan birincisi Yemen'de bulunduğu ikincisi ise Etiyopya’da bulunduğu tezine dayanır.

Her iki tezi de kabul ettiğimizde Şam bu iki ülkenin arasında kalır. Ve kahve bulunduğu yerden ancak Şam'a geldiği zaman yaygınlaşır. Örneğin İstanbul'da ilk kahve dükkânını açan kişiler Şam'dan gelip İstanbul'a kahveyi getirir ve ilk müesseseyi kurarlar. Ardından oradan İstanbul vasıtasıyla Avrupa'ya yayılır.

Şam mutfağı bu minvalde etrafındaki ülkelerden kültür toplayıcısı olarak işlev görür. Bölgenin zengin zeytin ağaçlarıyla süslü alanları, zeytinyağını bir lokomotif konumuna getirmiştir. Her yemekle birlikte genellikle zeytinyağını gördürürüz.

Kutsal kitaplarda diğer gıdalara oranla daha fazla önem atfedilen zeytinyağı, çok sayıda farklı inancın mensuplarını barındıran Şam'da ortak bir kültürün ürünü olmuştur. Yine bölgede bizim topraklarımız içinde kalan Kilis, Gaziantep, Mardin ve Hatay'ı da dahil edersek, baharatların kuruyemişlerin işlevsel olarak sık bir şekilde kullanıldığını görebiliriz.

Özellikle zahter adıyla bilinen kuruyemiş ve baharat karışımı ilginç yemeklerin başında geliyor. Zahter Anadolu'da yabani kekik olarak biliniyor ama Şam ve civarında yabani kekikle birlikte başka bir anlama da geliyor. Hasat edilen kuruyemişlerin, sair baharatların değirmende işlenmesi sonucu ortaya çıkan küçük parçaları, işlem sonrası heba olmaması için birleştirilir. Örneğin: çörek otu, rezene, susam, sumak, yer fıstığı, kekik... Bunların işlenmesinden arta kalan baharatlar birleştirilir ve harmanlanır. Sabahları zeytinyağı ile birlikte tüketilir.

Tatlı kültüründe ise Türkiye ile hemen hemen aynı çeşitliliğe sahip olan Şam, modernleşme sonrası etkilerden etkilenmeden tatlılarını Osman Devleti'nden aldığı mirasla devam ettirir. Türkiye'de şeker bir şerbet olarak kullanılırken Şam'da bu şerbet ekseri olarak bal ile yapılır.

Günümüzde eski Şam ve yeni Şam diye ikiye ayrılan Şam, savaşın gölgesinde hayatını sürdürüyor. Eski neşesi yok. Yeni şeylere ise alışamadı...