Kalbin Eli: İdlib
Yûsuf Hasene


İdlib kelimesinin kökeninin Süryanicedeki îd ve lib kelimelerinden geldiği düşünülür. Îd el demekken lib de kalp demektir. Bu şekilde kelime “kalbin eli”, “yüreğin canı”, “mekânın ruhu” gibi anlamlara gelmektedir.

İdlib’de, Memlük ve Osmanlı gibi İslami dönemlerde yapılan camiler, kemerli yollar ve halk hamamlar gibi birçok tarihi eser bulunuyor.

Tarih çalışmalarının işaret ettiği üzere İdlib büyük çarşısı, halk hamamı ve han ismiyle bilinen yolcu misafirhanesi ile öne çıkmaktaydı.

            İdlib şehri Suriye’nin kuzey şehirlerinden biridir. Zeytin ağaçlarının yaygınlığı nedeniyle Yeşil İdlip olarak bilinen şehrin isimlendirmesi konusunda farklı görüşler bulunmaktadır:

1- Birinci görüş bu ismin Aramicede olduğu gibi bir birleşik isim olduğu yönündedir. Bunlardan biri “Eded” kelimesi olup Aramilerin tanrılarının ortak ismidir. Aynı zamanda bu fırtına ve yıldırım tanrısı olan Heded’dir. Kelimenin ikinci kısmı olan “lib” ise Aramice ile Süryanicede bir şeyin özü, kalbi, merkezi demektir. Bu haliyle İdlib kelimesinin tümü “Eded’in merkezi” ya da “Eded’e ibadet edilen yer” anlamına gelmektedir. İdlib bölgesinde bu tanrı için ayrılmış bir putperest tapınağının bulunması bu görüşü desteklemektedir. Bu putperest tapınağının Ömer Camii’nin bulunduğu yerde ya da caminin yıkılan arka tarafında olduğu zannedilmektedir. Bölgede Hıristiyanlığın yayılmasıyla bu tapınak bir manastıra, ardından da bir manastır külliyesine dönüştürülmüştür. Bu manastır külliyesinin, Chalenko’nun monofizit manastırlar ve Konstantiniyye’deki liderleri hakkında miladi 567 yılında yazdığı yazılarında bahsettiği “Delbin Manastırı” olduğu zannedilmektedir. Daha sonra bu manastır İslam-Arap fetihlerinin ardından camiye dönüştürülmüş ve Ömer b. el-Hattâb’a nispetle Ömer Camii olarak isimlendirilmiştir. İslami fetihler sonrasında yerleşilen bu bölgedeki camilerin büyük çoğunluğunda durum böyledir. Suriye’deki ibadet yerlerinin çoğu da putperest tapınağından kiliselere, İslami döneme gelince de camilere dönüşmüştür. Şam’daki ve Halep’teki Emevi Camiileri buna örnektir.

2- İkinci görüş İdlib kelimesinin Süryanicedeki îd ve lib kelimelerinden geldiği yönündedir. Îd el demekken lib de kalp demektir. Bu şekilde kelime “kalbin eli”, “yüreğin canı”, “mekânın ruhu” gibi anlamlara gelmektedir.

3- Üçüncü görüş ise Hayruddîn el-Esedî’ye ait olan görüştür. Buna göre İdlib Aramice bir kelime olup İslami fetihlerden önce bilinen tüm yerler için kullanılır ve hava manasına gelen “ed”, Aramicede tamlayan ile tamlanan arasına gelen edat “d” ve kalp manasına gelen “lib” kelimelerinden oluşmaktadır. Bu haliyle manası “kalbin havası” yani “kalbi ve bedeni hayata döndüren şey” olmaktadır. Durum gerçekten de böyledir.

     Bugünkü önemli stratejik konumu tarihteki konumunun bir uzantısıdır. Nitekim eskiden de Antakya, Afamya, Halep, Afes ve Amik ovasından gelen ticaret kervanlarının kesiştiği bir yerde olmuştur. Milattan önce üç bin yılından beri Ebla devleti Akdeniz bölgesiyle Uzak Doğu arasında bir birleşim yeri oluşturmuş ve daha sonra medeniyetler bu topraklarda büyümüştür. Nitekim Suriye’nin üçte birinde abideler ve antik kentler bulunmaktadır. Bu eserleri bırakanların başında ise yirminci yüz yılda bulunan çivi yazısı tabletleriyle büyük önem taşıyan Ebla devletine ek olarak milattan önce üç binden itibaren Ebla’dan sonra gelen Ablani, Arami, Asur, Hitit, Roman, Bizans devletleri ve farklı İslami dönemlerde var olan çoğu medeniyet zikredilebilir. Bölgede, şehrin farklı kesimlerinde yaygın olarak bulunan unutulmuş şehirlerin sayısı beş yüzü aşkındır. Bu şehirlerin olduğu gibi korunan bazılarında yalnızca tarihine delalet eden tepeler ve halen iyi durumda olan kaleler bulunmaktadır.

     İdlib’in bir şehir olarak gelişimi ise miladi 1700 yılında Halep’e bağlı bir şehre dönüşmesiyle başlamıştır. Tarih çalışmalarının işaret ettiği üzere o dönemde İdlib büyük çarşısı, halk hamamı ve han ismiyle bilinen yolcu misafirhanesi ile öne çıkmaktaydı.

     1890 yılında da İdlib; halk pazarını genişletmesi, 14 cami ve içerisinde Kur’an-ı Kerim eğitimi verilmesi için 90 medrese bulundurmasıyla gözle görülür bir medeni gelişime şahit olmuştur. Fransız mandası döneminde de Suriye’de pamuk ekilen ilk bölge İdlib olmuştur.

     Günümüzde şehir ticaret, tarım, susam ve zeytinden yağ üretimi ve kimyon imalatı ile meşhurdur. Nüfusunun büyük bir çoğunluğu zeytinle alakalı geleneksel üretimlerde ve şehirde son yıllarda dikkate değer biçimde gelişen turizm faaliyetlerinde çalışmaktadır.

     İdlib’de milattan önce üç bin yılından İslami dönemlere kadar birçok tarihi döneme ait olan tarihi eserler çok sayıdadır. Memlük ve Osmanlı dönemlerinde yapılan camileriyle, kemerli yolları ve halk hamamlarıyla, Cami-i Kebir, Dâru’l-Fethi’l-Ehliyye ve Dâru’l-Iyâşî gibi miladi on altıncı yüzyıla dayanan Arap yapılarıyla öne çıkar.

     Şehir verimli toprakları, mevsimsel tarımındaki çeşitliliği, %13,5’lik bir alanı kaplayan 18.211 hektarlık gür ormanlarıyla öne çıkmaktadır. Başta zeytin ağacı olmak üzere sayıları 15 milyona ulaşan ve senelik ortalama 160 bin tona yakın ürün veren verimli meyve ağaçlarının çeşitliliğiyle meşhurdur.

     İdlib şehri turizm alanında da temiz çevresi ve havası, Suriye’nin her şehrinden ziyaretçileri olan çok sayıda yazlık bölgesiyle özel bir konumda bulunmaktadır. Bu yazlık bölgelerin başında yazlıkçının bin metre yükseklikten zeytin ve kiraz ağaçlarını görebileceği Eriha’daki Erbaîn dağı, Şuğûr köprüsünün, Gassaniyye’nin, Kuneyye’nin, Yakubiyye’nin yazlıkları; Şeyh Îsâ kaplıcaları ve Derkuş, Salkin, Hârim ve Ma’arratu’n-Nu’man’daki yazlıklar gelmektedir. Ma’arra’ya yakın bir mesafede, doğu Deyr’de adil halife Ömer b. Abdulaziz’in mezarı, Hârim’de de Ebû Ubeyde b. Cerrâh’ın istirahatgâhı bulunmaktadır. Şehir ayrıca Serakib, Binş, Hârim ve Salkin’de yapılan cam, çömlek, hasır, geleneksel ve kültürel kıyafetlerin üretimiyle göze çarpmaktadır.