Kahramanmaraş’ın Ev Sahipliği Yaptığı Göçmen Türkmenler;
MUHAMMED ZEKERİYYA EL-HAMD
Türkiye diğer mültecilere olduğu gibi Türkmenlere de kucak açmış ve onları sığınma merkezlerine, çadır kentlere almıştır. Nitekim Islahiye çadır kentinde on bine yakın Türkmen ağırlanmış, daha sonra bunlar farklı yerlere dağılmıştır.
Türkmenlerin aydın ve bilinçli kesimi resmi dairelerle iletişime geçerek Türkmen halkının işlerini kolaylaştırma, insani yardımlara katkıda bulunma üzerine çalışmaktadır;
Türkmenler Türkiye’deki okullara ve üniversitelere gitmekte ve Türk öğrenciler, diğer yabancı öğrenciler ve geçici koruma kapsamındaki mültecilerle birlikte onlara da açık olan eğitimi alıyorlar
Türkmenlerin Irak’a yerleşmesi hicri 54 yılına dayanmaktadır. Türk kökenli Iraklılara Türkmen adı verilmektedir. Selçuklu döneminde Türkmen olarak isimlendirilmişlerdir. Türkmenler Irak’ın kuzey ve orta bölgelerine dağılmışlardır; Ninova, Erbil, Kerkük, Diyala ve Salahaddin şehirlerinde ve başkent Bağdat’ın bazı mahallelerinde yaşamaktadırlar. Araplar ve Kürtlerden sonra Türkmenler, Irak’taki en büyük üçüncü etnik gruptur.
Bazı kaynaklarda sayıları, iki-iki buçuk milyon arasında hesaplanmıştır.
Türkmenler kültür, adet ve gelenekler bakımından Türk mirasından oldukça etkilenmişlerdir. Nitekim Türkiye ile sağlam kültürel ve dilsel ilişkiler içindedirler.
Irak Türkmenleri halen “Türkmence” adı verilen dillerini korumakta ve birçoğu bu dilde konuşmaktadırlar. Bu lehçe Diyarbakır ve Urfa gibi Türkiye’nin güney doğusundaki şehirlerdeki yerel lehçeye yakındır. Bunun yanı sıra Türkmenlerin bazıları Arapça bazıları da Kürtçe konuşmaktadır. Türkmenler; Osmanlı Devleti’nin hakimiyeti süresince Irak yönünde büyük ve dikkat çekici Türkmen göçleri olsa da onların Irak’ta bulunmaları ve orayı yurt edinmelerinin, Osmanlı’nın bölgeye hakimiyeti nedeniyle olmadığını söylerler. Zira onların bu topraklara gelişi Osmanlı Devleti’nden önceki dönemlere rastlamaktadır.[1]
Türkmenlerin ve diğer Iraklı nüfusun bulunduğu Kuzey Irak’ta çıkan savaştan sonra Türkmenler de diğerleri gibi doğrudan zarar görmeye başlamıştır. Ancak Türkmenler, Araplarla birlikte diğer unsurlardan çok daha fazla zarar görmüştür. Bu, açıklaması uzun sürecek birçok nedenden ötürü böyle olmuştur. Yaşadıkları bölgelerin tahliye edilmesi ve terör örgütlerinin bölgeye girmesi onları göç etmeye sevk etmiş ve Türkiye’den başka bir yer bulamamışlardır. Zira komşu ülke Suriye’nin durumu daha iyi değildir ve İran da çözümün değil problemin bir parçasıdır. Dolayısıyla çok sayıda Türkmen kan, tarih ve sınır kardeşleri olan Türkiye’ye girmişlerdir.
Türkiye de diğer mültecilere olduğu gibi Türkmenlere de kucak açmış ve onları sığınma merkezlerine, çadır kentlere almıştır. Nitekim Islahiye çadır kentinde on bine yakın Türkmen ağırlanmış, daha sonra bunlar farklı yerlere dağılmıştır. Örneğin Kahramanmaraş’ta beton konteynırlardan oluşan çadır kente altı bine yakın Türkmen yerleşmiştir. Onlar da diğer mülteciler gibi orada yapılan yardımlarla hayatlarını sürdürmektedirler. Öte yandan son iki yılda birçoğu çadır kentlerden çıkarak onlar için iş bulma olanaklarının fazla olması ve yardım derneklerinin daha büyük ve yoğun olması bakımından şartların daha iyi olduğu, bazı iş adamlarının projeleri için yer bulabildiği Ankara’ya gitmişlerdir.
Kalanların ise büyük çoğunluğu Kahramanmaraş’taki çadır kentte, az bir kısmı da çadır kentin dışındaki köylerde ya da şehir merkezinde yaşamaktadır. Köylerde yaşayanların büyük çoğunluğu ise tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktadır.
Türkmenlerin aydın ve bilinçli kesimi ise resmi dairelerle iletişime geçerek Türkmen halkının işlerini kolaylaştırma, insani yardımlara katkıda bulunma üzerine çalışmaktadır. Kahramanmaraş’taki Türkmenlerin temsilcisi sayılan ve hizmet edip bağlantılar sağlamaktan bıkıp usanmayan, ilk sığınmacı Türkmenlerden olan Seyyid Yûsuf Huseyn bu isimlerdendir. Çadır kentte yaşayan Yûsuf Huseyn çadır kentin yönetimini ve gösterdikleri ilgiyi, Türkmenlerin sağlık, kültür ve eğitim alanında karşılaştıkları ihtimamı övmüştür. Oysa kendisi çok sıkıntılar çekmiş, ailesinden beş kişi kanser hastası olmuş ve ikisi vefat etmiştir. Tedavi için uğraşmasına rağmen Maraş’taki Türkmenlerin yardımlarına koşmaktan geri durmamış, resmi kanallarla ve yardım kuruluşlarıyla sürekli iletişim halinde olarak Türkmenlerin dertlerini onlara ulaştırmaya çabalamıştır. Yûsuf Huseyn ayrıca edebiyata önem veren, Türkmen lehçesiyle eski usullerde şiir yazan aydınlardandır. Ondan kendi nazmettiği şiirlerden okumasını istediğimde şunları okumuştu:
Geymiş altun gerden bakın boyuna
Türlü türlü çiçek koymuş koynuna
Sazın sesin alan gelir toyuna
Türkmen kızı gelin gidi ellere
Türkmen kızı gelin bakın halıma
Bakın menim düşen düşkün halıma
Meni kader yazdı meni bir pis zalıma
Türkmen kızı gelin gidi ellere
Dertli Yusuf ağlar garip başına
Acı zehir katar datlı aşına
Bir gün olur döner koca yaşına
Türkmen kızı gelin gidi ellere
Türkmenler Türkiye’deki okullara ve üniversitelere gitmekte ve Türk öğrenciler, diğer yabancı öğrenciler ve geçici koruma kapsamındaki mültecilerle birlikte onlara da açık olan eğitimi almaktadırlar.
Maraş’taki belirgin karakterlerden biri de Hoca Adnan Kabak olup hem Arapça hem Türkçe şiir yazmış biridir. Basılmış kitapları vardır. Aşağıda Arapça yazdığı bir şiirinin tercümesinden bir kesit bulunmaktadır:
Nerededir kaçış? Kim yardım eder ki
Dertlere gark olmuş sürgün edilen kişiye?
Hıyanet dünyasında yardımcısı nerededir onun?
Kimdir eren, canları koruma hidayetine?
Haramdır kralların tahtının temeli
İmkân yoktur onu kurtuluşa davete
Hüzünlü çocuğum, sabret bu büyük yangına
Ermiştir Araplar ıslah olmaz bir döneme
Tomurcukları ölüm çekiçlerinin altında bıraktılar
Kanatsız ve tüysüz etler halinde
Kinlerinin hançerlerini sırtıma saplamışlar
Alkış tutmuşlar yaramdan akan kana
Ancak felakete rağmen yükselir boyum
Uzar giderim mücadelem nispetince
Korku beni aldatmak için bir yol bulamaz
Azmim silahımdır benim zorluk vaktinde
Şairin Türkçe şiirlerinden bir örnek ise aşağıdaki gibidir:
Gözüm açtım her bir yanım dumandı
Sağım solum ağlar halim yamandı
Şirin vatan düşmüş etrafı kandı
Ağla gönlüm ağla vatan yaralı
Vatan ağlar sönmüş ışık çırağı
Yad elinde kalmış meyveli bağı
Toprağa atılmış elma yanağı
Ağla gönlüm ağla vatan yaralı
Türkmen göçmenlerin çoğu Ankara’da olup kültürel, sosyal, siyasi ve ekonomik faaliyetlerde bulunmaktadırlar. Birçoğu Ninova şehrinin Tel Afer bölgesinden gelmiştir. Savaşın bitmesi, barışın sağlanması ve çok sevdikleri vatanları Irak’a dönmek için umutla beklemektedirler.