Kahramanmaraş Tabiat Parkına İsmini Veren Büyük Kahraman; Arslan Bey
2. Meşrutiyet’in ilan edilmesinin üzerinden birkaç ay geçmişti. 1908 senesinde, henüz 22 yaşında olan Arslan Bey, doğup büyüdüğü Maraş’tan yola çıkmış, polis olarak görev yapmak üzere Halep şehrine gidiyordu. Şehre vardığı zaman ilk işittiği, Halep’in minaralerinden yükselen ezan sesiydi. Cemaati çağıran ses bir alçalıp bir yükseliyor, insan sesinin alabileceği en güzel hallere bürünüyordu. Maraş’taki çocukluk ve gençlik yıllarında medrese tahsili gördüğü için çok iyi Arapça biliyordu zaten ve gözüpekliğiyle sağlam karakteri nedeniyle kısa süre içerisinde başkomiser olmuştu. Ancak 1. Dünya Savaşı yaklaşıyordu ve Maraş’taki babaocağından dualarla uğurlanan Arslan Bey’in hikâyesinin ilk faslı şimdi başlayacaktı.
11 Kasım 1914’te ilan edilen cihad fetvasının ardından soluğu Trablusşam’da almıştı Arslan Bey. Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi esnasında Osmanlı topraklarına katılan bu güzel sahil şehrindeki görevi, tıpkı Halep’te olduğu gibi başkomiserlikti. Aynı zamanda sahil casuslarına karşı da çetin bir mücadele yürütmesi gerekiyordu. Heybetli yapısı ve kararlı mizacıyla, her gittiği yerde, kısa sürede dikkat çekiyor ve yöre halkının malına ve ırzına çökmek isteyenlerin korkulu rüyası oluyordu.
Savaşın ardından Osmanlı Devleti, Osmanlı Devleti, 30 Ekim 1918’de imzalanan Mondros Ateşkes Antlaşması ile kaybettiği toprakları İtilaf devletleri kontrolüne bırakırken, tarihte eşine az rastlanır bir ruh ortaya çıkacaktı. Tüm umutların tükendiği anlarda dahi bir çıkış yolu arayan, yenilirken dahi baş eğmeyen, pes etmeyen, yorulmayan ve uslanmayan bu soylu ruhun en önemli temsilcilerindendi Arslan Bey.
Artık Fransız işgaline karşı destansı bir mücadele verecek olan şehri Maraş’a geri dönmüştü. Fransızlar askerleri şehre geldikten iki gün sonra Uzunoluk’ta Sütçü İmam Hadisesi meydana gelmişti. Fransız üniformalı üç asker, şehirdeki kadınların peçelerine el uzatmaya ve yüzlerini açmaya cüret etmiş, bunun üzerine silahsız olmasına rağmen kadınların namusunu korumak için karşılarına dikilen Çakmakçı Sait isimli kahramanı şehit etmişlerdi. Ardından kavgaya müdahele eden Sütçü İmam, askerlerden birini öldürdükten sonra şehir dışına çıkarak direnişi başlatmıştı.
Maraş halkının direnişinin tam orta yerindeydi Arslan Bey. Halkının ve vatanının namusunu korumak, şehitlerin intikamını almak için kurulan Müdafaa-i Hukuk Teşkilatı’nın en ön safındaydı. Halep ve Trablusşam’da korkusuz karakteri ile nam salan bu genç adam, şimdi gönüllülerden oluşan kuvvetleriyle yaptığı baskınlarla Fransız kuvvetlerinin korkulu rüyası haline gelmişti. Anadolu topraklarının orta yerindeki bu güzel şehir ve onun yiğit kumandanı, herşeylerini feda etme pahasına savaşıyordu.
Arslan Bey, savaşı başladığında yaptığu konuşmada, “Arkadaşlar!” diye söz başlamış ve şöyle devam etmişti; “Harp başlamıştır. Allah'ın inayeti ve Peygamberimizin ruhaniyeti, din kardeşlerimizin fedakârlığı ile her şey göze alınmıştır. Vatanımız bir ferdimiz sağ kalmayıncaya kadar düşmana teslim olmayacaktır. Gayret bizden, tevfik Allah'tan…”
Şehrin düşman işgalinden kurtarılmasının ardından, 1.Meclis’te Maraş milletvekili seçilen Arslan Bey, bu görevine 14 ay boyunca ara vererek, bu kez Adana cephesinde tekrar çıkmıştı işgalcilerin karşısına. Görevine dönmesi, ancak Adana’nın kurtuluşu ile olacaktı.
Bugün doğa ile başbaşa vakit geçirmek isteyenlerin uğrak yerlerinden birisi olan, Ahır Dağı eteklerinde güzeller güzeli tabiat parkı, bu büyük kumandanın ismini taşıyor. Maraş’ın her yerinden kolayca ulaşımın sağlandığı Arslan Bey Tabiat Parkı, hayvanat bahçesi, oyun parkları, macera kaydırakları, masa tenisi, satranç gibi çeşitli aktivite imkanları ve ismini yine bu büyük kahramandan alan mescidi ile sadece Maraş halkına değil şehre gelen ziyaretçilere de çok keyifli bir atmosfer sunuyor. Çocukları, büyük kahraman Arslan Bey’in isminin verildiği bu tabiat parkında, böylesine mutlulukla ve güvenle koşuştururken ve oynarken görünce ise duygulanmamak mümkün değil.