İslam Deklarasyonu’ndan…
Aliya İzzetbegoviç

HEDEFİMİZ: Müslümanların İslamlaşması

SLOGANIMIZ: İnanmak ve mücadele etmek

Müslümanların Birliği


İslam' da ümmet prensibi vardır, daha doğrusu, dini kültürel ve siyasi olarak bütün Müslümanların tek bir birlikte birleşmelerini ister. İslam milliyet değildir ancak bu toplumun üst milliyetidir.

Gerek ülküsel ayrılıklar (cemaatler, mezhepler, siyasi partiler v.b.) gerekse maddi ayrılıklar (büyük maddi farklılıklar, toplumsal sınıflamalar v.b) bu birlikte ayırıcı olarak ileri sürülen ne varsa bu birliğe aykırıdır ve böylece bunlar sınırlandırılarak ortadan kaldırılmak zorundadır.

Bugünkü Müslüman dünyasında İslami ve gayr-ı İslami akımların tanımlanması için İslam birinci, Panislamizm ise ikinci noktadır. Bir toplumun iç düzenini İslam, dış düzenini ise Panislamizm ne derecede sağlıyorsa o toplum o derece İslamidir. İslam o toplumun ideolojisi, Panislamizm ise onun siyasetidir.

İslam Sadece Din (Religion-İnanç) Değildir

Her zaman ve her neslin önünde, yeni şekiller ve vasıtalarla slam'ın mesajlarını gerçekleştirme görevi durmaktadır.

İnsanlar arası ilişkileri düzenleyen değişmez İslami prensipler vardır, ancak değişmeyen hiçbir İslami üretimsel, toplumsal veya siyasal terkip bulunmamaktadır.

Bu, kuşatıcı düzen olarak İslam' a yaklaşımın sadece ilk ve en önemli sonucudur. Yine çok önemli ancak alternatifsiz olmayan diğer üç sonuç şunlardır:

Birincisi, bu dünya taraftarı olarak İslam, en iyi düzenlenmiş dünyadan yanadır. Dünyanın daha iyi olmasını sağlayan hiçbir şey peşin olarak gayr-ı İslami diye reddedilemez.

İkincisi, doğaya açık olmak aslında bilime açık olmak demektir. İslami olması için her çözümün iki şarta sahip olması gerekir: Azami insani ve de azami derecede iyi olmak zorundadır. Yani çözüm, dini ve bilimsel prensiplerin uyumunun en üst sureti olmak zorundadır.

Üçüncüsü, bugünkü dünyanın ayrılık içinde olduğu meseleler olarak, din ve bilim, ahlak ve siyaset, bireysel ve toplumsal, maddi ve manevi arasındaki bağlantılara işaret ederek İslam yeniden arabulucu düşünce rolüne, İslam dünyası ise bölünmüş dünya içinde arabulucu millet rolüne kavuşmaktadır. "Mistisizmsiz inanç ve ateizmsiz bilim" taahhüdünü ortaya koyarak İslam, hiçbir fark gözetmeksizin bütün insanlara aynı derecede ilgi odağı olabilir.