İfade Özgürlüğü mü Kin mi Yahut Paludan Tevrat'ı da Yakabilir Mi?
Zana Öngenç

 

“Ağızlarıyla (sözleriyle) Allah’ın nurunu söndürmek istiyorlar.
Hoşnut olmasalar da Allah nurunu tamamlayacaktır.”
Saf/8.


11. yüzyıl. Papa II. Urbanus’un hitabıyla açılışı yapılan zulüm: Haçlı Seferleri. Ona göre Doğu’da Türkler’e karşı yapılacak mücadele son derecede kutsaldı. Hz. Ömer’le beraber Müslüman hakimiyetine geçmiş Kudüs ve Akdeniz’in etrafında Müslümanların varlığı büyük bir sorundu Hristiyan otoritesi için. Papa, günahlarının affını ve uhrevî mükâfat vaad ederek önüne çıkan her canlıyı kılıçtan geçirecek paralı askerlerle Haçlı Seferlerini başlatır. Topyekûn Anadolu’daki Türk varlığının yanında İslam’ı yok etmekti tüm amaç. Büyük Selçuklu Devleti içindeki otorite boşluğu ve iktidarı ele geçirmek için hânedan mensupları arasındaki mücadeleler iştihanı daha çok kabartır Kilisenin ve bir sonuca kesinkes ulaşmayı muhtemel görür. Böylece Haçlı Seferleri, günah-masum, canlı-cansız demeden her şeyi kırarak başlamış olur. Müslüman kanının dökülmesine sebep olmanın büyük sevap olduğuna inanarak korkunç kıyımlar gerçekleşir. Bunun yanında tüm kitaplar ve tabii ki Mushaflar yakılır, yırtılır ve yok edilir. Bu sonraki Haçlı Seferlerinde de böylece gerçekleşir.

16. yüzyılın henüz başları. Yer Valencia ve Toledo. Dur durak bilmeden i'la-yı kelimetullahı ve Türk’ün asaletiyle merhametini, adaletiyle selametini dünyanın her karışına taşımayı hedef belirlemiş, dilde Allah nidası, kalpte iman vecdiyle Haçlı zulmünün vadesini doldurmak üzere Batıya gözünü dikmiş Osmanlı’nın Tanrısına çaresizce bir cevap vermek istiyordu Kilise. Bunu Hz. İsa’nın çarmıha gerilmiş haldeki heykeli önünde yapacaklardı, sözde ondan izin alarak onu şahit kılıyorlardı.

Bir başka olay. Yer İtalya. Asıl adı Giulio di Giuliano de Medici olan VII. Clemens, 1523’ten 1534'e kadar yaptığı papalık görevi süresince Kilise’nin ve İsa Baba’nın buyruğudur diyerek Kur’an’ın Arapça nüshalarını toplatıp yaktırır. Sokaklarda Kur’an sayfalarının üstüne basanın ve hatta üzerine bevledenin affedileceğini öne sürerek dehşetengiz bir şekilde İslam’a kinini kusar.

Dün Kur’an nasıl ki başlı başına bir tehdit idiyse bugün de öyle ve bundan sonra da böyle olacak. Tüm mücadele İslam’la, İslam’ın mihmandarlığını yapan Türklerle. Dün Kilise ‘Tanrı Baba’yı ve İsa’yı memnun etmek’ yenine sığdırıp sürdürürken bugün ‘ifade özgürlüğü’ kılıfında devam ettiriyor mücadelesini. Kinini böyle aşikâr ediyor. Charlie Hebdo, Hz. Muhammed’e (sav) yönelik çirkin karikatürleri yayımlarken, 2010’da Terry Jones isimli papazın 11 Eylül tarihinde ‘Uluslararası Kur’an‘ı Yakma Günü’nü hayata geçirmek isterken, elli bir kişinin hayatını kaybettiği Yeni Zelanda'nın Christchurch şehrindeki El Nur Camii ve Linwood İslam Merkezi'ne silahlı saldırılar yapılırken, İsveçli Neo-Nazi Rasmus Paludan, 2020 yılında farklı ülkelerde Kur’an-ı Kerim'i kamusal alanda yakma eylemleri gerçekleştirmeye çalışırken ve aynı şahıs Türk Konsolosluğunun önünde elinde Hz. Muhammed’e (sav) hakaret içeren bir karikatürle Kur’an-ı Kerim’i yakarken, sonrasında Pegida örgütü lideri Edwin Wagensveld'in Hollanda Parlamentosu önünde Kur'an’ı yırtarken kılıf yine ifade özgürlüğü oldu. Özgürlük!?

Hiçbir ırkın hiçbir ırka karşı üstünlüğünün olmadığını ifade eden Hz. Muhammed’in (sav) ‘hürriyet ve adalet’ hassasiyetiyle asırlarca hükümranlık eden, inancının değil insan oluşunun öneme haiz olduğunu bildiği için adalet ve hoşgörüden asla taviz vermeyen biz Türklerin sunduğu mu özgürlük yoksa Siyon ideolojisinin, 1880’li yılların başından bugüne, terör örgütleriyle, ifsat ve tahrip eylemleriyle, basın yayın yoluyla milyonlarca insanın ölmesinin müsebbibi olması mı özgürlük? Haçlının İslam’a yönelik bütün hıncı ve bu hıncın halen capcanlı ortaya çıkardığı sonuçlar mı özgürlük? Kilisenin katletmekten çekinmeyen Siyonizm’e karşı tanıdığı müsamaha yahut ortam mı özgürlük? Hangi özgürlük Paludan ve diğer Paludanları masum kılar? Paludanlar İsrail’in konsoloslukları önünde Tevrat’ı sözde özgürlükle yakabilir mi, yırtıp bir paçavraymış gibi çiğneyebilir mi İngiltere konsoloslukları önünde?

Soru şu; Kur’an’ı yahut Tevrat’ı, İncil’i yakmak yırtmak özgürlük mü, hınç mı, kin mi, saygıdan yoksunluk mu? Özgürlükse İslam’ın tanıdığı hürriyete aykırı, kabul edilemez! Hınç ve kinse cevap; İslam’ın, Kilisenin zulmü altındaki Hristiyanlara öğrettiği ‘insan olmayı ve insanca yaşamayı’ hatırlatmalı ama evet kin. Saygıdan yoksunluksa… Katiyen evet! Buna aşinayız.