Hayatta Kalan İnsanların Dili: Aida Begić Sineması
ALİ TOK
Hiçbir siyasi kararın bir çocuğun gözyaşından kıymetli olamayacağını senaryolarının özüne işlerken ayı zamanda çirkinliğin içerisindeki güzelliği de görmeye çalıştı.
Hem kapitalizmin hem sosyalizmin en kötü sürümlerine maruz kalan toplumunu beyaz perdeye yansıtmak istedi.
Kadınların, savaşta kendilerinden bir daha haber alınamayan yakınlarını arayışlarını, zihin kesici bekleyişlerini filmlerinde anlattı.
Üçlemenin son halkası “Bırakma Beni” köyden kente geçen hikâyesinin son durağı olarak mülteciliği ele aldı.
Aida Begić, 9 Mayıs 1976 yılında Saraybosna’da doktor bir anne ve mühendis bir babanın kızı olarak dünyaya geldi. 2000’de Saraybosna Sahne Sanatları Akademisi’nde yönetmenlik bölümünden mezun olup mezuniyet filmi olan “İlk Ölüm Deneyimi (Prvo smrtno iskustvo)” ile 2001 Cannes Film Festivali Cinefondation Resmi Seçimi’nde yer aldı ve dünya çapındaki festivallerde çok sayıda ödül kazandı.
Aida Begić, 2001 yılında senaryosunu yazdığı “Stop for a Minute” adlı kısa belgeselin ardından 2003’te yönettiği ve Elma Tataragic ile beraber kaleme aldığı “North Went Mad (Sjever je Poludio)” adlı kısa filmi ile belirginleşen kariyer çizgilerini, 2008’de yazıp yönettiği ilk uzun metrajı “Snijeg (Kar)” ile birleştirdi. 2009’da bağımsız bir yapım şirketi olan Film House’u kurdu. 2010’da yazıp yöneterek katkıda bulunduğu “Unutma Beni İstanbul”, 2012’de yine kendisinin yazıp yönettiği ancak aynı zamanda yapımcılığını da üstelendiği “Çocuklar”, 2014’te yönettiği “Ponts de Sarajevo”, 2015’te yapımcılığında yer aldığı “100 Million Dollar House” isimli belgesel ve 2017’de yazıp yönetip yapımcılığını üstlendiği “Never Leave Me”…
Savaş sırasında insanları daha insanmış gibi gören, toplumun yeniden inşası hayaliyle ruhu canlanan, vatanının on yedi yıllık geçiş döneminde ‘gelecek fikri’nin kaybolduğunu anlayıp arafta yaşadığını fark eden Begić, hem kapitalizmin hem sosyalizmin en kötü sürümlerine maruz kalan toplumunu beyaz perdeye yansıtmak istedi. Saraybosna’ya hep hayran olan, Müslüman bir kadının bakış açısını sunan yönetmen, ilk uzun metrajı “Kar”da savaştan sağ kurtulan dokuz ev kadını ele aldı. Ailelerindeki erkeklerin hepsinin öldürüldüğü, Srebrenista’dan ve Bosna’nın diğer bölgelerinden sağ kurtulan ve yakın akrabalarını katledenlerle birlikte yaşamak zorunda kalan kadınları anlattı. Kadınların, savaşta kendilerinden bir daha haber alınamayan yakınlarını arayışlarını, zihin kesici bekleyişlerini, en azından o insanların cesetlerinden bir parçayı bulmalarının ruh halini aktardı.
Savaş sırasında sürekli küçük ev videoları çeken bir adamın özel arşivinden yaralanan yönetmen, mekân seçimi için yanmış ve yıkılmış köylerde film çekimine elverişli yer bulamadı. İki yılda Bosna’nın her yerini gezdikten sonra ülkenin doğusunda katliamın gerçekleştiği bir belde buldu. Dört senede büyük titizlikle hazırladığı, son kısımlarını sektörel sebeplerle hızlıca kayda aldığı “Kar” filmi, tam 5 haftada 10 ek sahneyle çekildi. Omuz kamerası ve doğaçlamanın gücüyle kaydedilen 100 dakikalık film, Cannes’da Eleştirmenler Haftası Büyük Ödülü’nü kucakladı.
2010 yılında Stergios Niziris, Stefan Arsenijevıc, Omar Shargawi, Hany Abu-Assad, Eric Nazarian ve Josefina Markarian ile beraber altı yönetmenin yer aldığı “Unutma Beni İstanbul” projesinde Otel(o) ile yolu Türkiye’ye düşen Aida Begić, “Kar” ile başlattığı üçlemenin ikinci filmi Children of Sarajevo (Djeca - Çocuklar) adlı yapımını 2012’de çekti. Toplum içinde kendisine en alt tabakada yer bulan, yaşı küçük suçluların içerisinde %90’lık bir dilimi oluşturan ‘yetim’leri inceleyen yönetmen, bumeranga benzettiği bu sorunu ikinci filminin temel taşı yaptı. “Kar” filminin aksine bir kent öyküsü olan “Djeca”, iki savaş yetimi, yani küçük yaşta savaşa şahit olmuş ve belleğinde sadece savaş bulunan, Rahima ve Nedim’i 2009 Saraybosnası’ndan aktardı. Kendisi 23 yaşında olan ve kötü işlere karışmış henüz 13 yaşındaki erkek kardeşinin de bakımını üstlenen, şehirde tek başına hayat mücadelesi veren Rahima’yı anlatan 90 dakikalık film, 2012 Cannes Film Festivali’nde Belirli Bir Bakış bölümünde yarıştı ve Jüri Özel Ödülü’nü kazandı.
Üçlemenin son halkası “Bırakma Beni” (Never Leave Me) köyden kente geçen hikâyesinin son durağı olarak mülteciliği ele aldı. “Bırakma Beni”, Şanlıurfa’da kaldıkları yetimhaneden çıkıp yeni bir hayat kurmak isteyen üç mülteci çocuğun (Ahmed, Motaz ve İsa) dünyanın sebep olduğu travmatik geçmişlerini aşarak yine dünyaya rağmen bir gelecek kurma hayalini anlattı. Aida Begić, ana dilinde çekmediği filmi için; “Evlerini terk etmek zorunda kalan insanların nasıl hissettiklerini, anormal koşullarda büyüyen çocukların nasıl olduğunu anlamak için o dili konuşmaya gerek duymuyorum.” diyerek sinema tarihine savaş travmalarından daha büyük bir iz bıraktı.
Hiçbir siyasi kararın bir çocuğun gözyaşından kıymetli olamayacağını senaryolarının özüne işleyen, her zaman çirkinliğin içerisindeki güzelliği görmeye çalışan Aida Begić, her projesinde güzellik olgusunu bulmaya çalıştı. Her insanın içinde iyi bir yan olduğunu ve herkesin temel problemleri aşacak güçte olduğunu düşünen yönetmen filmleriyle, hem bir Müslüman’ın ne olduğunu çoktan kafasında kurmuş olan önyargılı insanlarla hem de çoğu zaman bir kadının yerinin neresi olduğunu çoktan kararlaştırmış olan kişilerle de karşı karşıya kalmayı göze aldı. Çok yerden kurşun yemeye alışmış olan ama kendini ezdirmeyen ve buna izin vermeyen Begić, kazandığı uluslararası 20’yi aşkın ödülüyle tavrını korumaya devam ediyor.