Hasan En-Nifi: Ömer Rişe’nin Tek Davası Sömürgecilerle Mücadeleydi

Söyleşi: Muhammed Zekeriya El-Hamad


Ebu Rişe'nin şiirsel niceliğine bakarsak, şiirinin en büyük bölümünü vatan ve kadının işgal ettiğini görürüz, ancak aşk ve vatan şiirlerinin satır aralarında var olan bir yaşam felsefesi buluruz.

Ebu Rişe, diğer edebiyatlar hakkındaki bilgisi sayesinde, şiirsel yeteneğini erken yaşlardan itibaren kültürel ve yaratıcı katkılarla zenginleştirdi. Birden fazla dil bilir çokça okurdu.

Ebu Rişe'nin şiirleri şiirsel bakış açısından benzersizdir ve diğer şairlerin parmak izini taşımaz.

Öncelikle Hasan En-Nifi Bey, Münbiçli olmanız ve bir şair olmanız hasebiyle Ömer Ebu Rişe'yi nasıl bilirsiniz?

Ömer Ebu Rişe Suriyeli yenilikçi şairlerden biridir. Arap şiirini taklit ve tüketim durumundan yeni yaratıcı ufuklara yükseltmeyi başarabilmiştir. Bu sahip olduğu eşsiz yeteneği ve kültür derinliği buna ek olarak kişisel, ulusal ve medeni benliğini bırakmadan yapılan yenileşme, yaratıcılık ve sanatsal yaratım ile kültürel ve sanatsal yabancılaşma sahalarında pinekleme ve külli deri değişimi arasında ayrım yapabilmesini sağlayan parlak zekâsı sayesinde olmuştur. Sanatta yenilik ve yaratıcılığın genel olarak insanlığın ortak noktalarından biri olduğunu, bir kültürel ve medeniyet alanından diğerine tamamen yer değiştirme anlamına gelmediğini kanıtlamıştır.

Ebu Rişe "Ben beyit şairi değil kaside şairiyim. Her duygumu kayıtlara geçmem aksine kendime sorarım bunu benden önce işlemiş olan var mı, eğer cevap hayır ise ele alırım eğer değilse bırakırım." diyor. Sizce Ebu Rişe'nin bu tavrı şiirinde ve konularını seçme ve sunma yönteminde göze çarpıyor mu?

Ömer Ebu Rişe şiirlerindeki fikirleri büyük bir incelikle seçmesiyle öne çıkmıştır. Daha önceden ele alınmış bir fikri işlese bile onu farklı bir yöntemle ortaya koymaya çalıştığını fark ediyoruz. Belki de onu geçmiş nesillerin tekrarı ve taklidinden uzak tutan da budur. Nitekim Ebu Rişe şiirlerinde, şairlerin miras edinmiş olduğu gibi sadece kadınların basmakalıp özellikleri ile kalmayıp bunu aşan bir şekilde felsefi bir bakış açısıyla kadınların duygularına yaklaşmaya çalıştığını görüyoruz. Aynı şekilde tarihi abideleri ele aldığı şiirlerinde de abidelerin tarihini, medeni ve insani boyutlarını sorgular ve sadece duyusal görünüşlerini kaybetmekle kalmadığını görüyoruz "Concordia Tapınağı" şiirinde olduğu gibi. Belki de yaratıcılığın sadece dilsel ve edebi ustalık değil, yeni bir sanatsal yaratım olduğu inancından yola çıktı. Şüphesiz bu görüş Ebu Rişe'nin tam anlamıyla sahip olduğu yüksek gelişmiş fikri ve sanatsal bilincin vücut bulmasıdır.

Kimileri, şairimizin hafızasına yaratıcılığını nakşeden sanatçılardan birinin Bişara Huri (El-Akhtal Es-Sağir) olduğunu, kimileriyse Ebu Rişe'nin şiirlerindeki övgülerin Maarri'ye hakaret ettiğini söylüyor. Siz ne düşünüyorsunuz Hasan Bey?

Ebu Rişe'nin Arap şiiri mirasının hepsini aynı zamanda çağdaş dönem şiirlerini de okuduğu, bununla beraber çağının şairlerinin birçoğu ile derin ilişkilerinin olduğu doğru. Ancak bu direkt olarak belirli bir şairin etkisi altında kaldığı anlamına gelmez. Aynı şekilde Ebu Rişe'nin şiirlerinin şiirsel bakış açısından benzersiz olduğunu ve diğer şairlerin parmak izini taşımadığını düşünüyorum. Bu elbette diğer pek çok şairle olan kesişim noktalarını ortadan kaldırmaz, örneğin (içsel) eğilim açısından Maarri ile arasında bir kesişim noktası vardır. İçsel eğilimle eşyanın sadece duyusallığına değinmek yerine iç gözlem yapmak ve en içteki varlıklarıyla etkileşime geçmekten bahsediyorum. Aynı şekilde şiirsel imgede ihtimam ve nezaket hususunda Bişara Huri ile de bir kesişim noktası var. Ancak her şairin onu diğerlerinden ayıran sanatsal kimliği ve fikirsel vizyonu da vardır.

Şair uzun seyahatinde doğunun şehirlerini, doğuda Hindistan'dan batıda Rabat ve Darülbeyza'ya, Avrupa'dan Amerika'ya tavaf etmiş. Ebu Rişe'nin şiirlerinde bir şair ve insan olarak bu yolculukların izlerini nerede bulabiliriz?

Ömer Ebu Rişe'nin hayatı ona kültürel ve kavramsal geniş ufuklar açan yolculuklar, seyahatlerle dolu. Seyahatlerinde gördüğü ve gözlemlediği şeylerle yoğun etkileşim içerisindeydi. Bu, Ebu Rişe'nin insani ve medeni olarak diğer kültürler olan açık görüşlülüğü sayesindeydi. Yolculuklarının ve gözlemlerinin ilhamıyla son derece muhteşem ve yaratıcı şiirler yazmıştır (Endonezya, Tac Mahal, Concordia Mabedi, kadın, aşk ve hayat hakkındaki diğer şiirleri). Belki de Ebu Rişe'nin bu kültürel eğilimi ve medeni açık görüşlülüğü insanlar arasındaki Ebu Rişe'nin de şiirlerinde kullanmakta iyi olduğu insani ortak noktaların derinliğini vurguluyordur.

Ebu Rişe hakkında bilinenlerden, hayatında ve şiirlerinde vatanı için her zaman orada olmasıdır. Belki de bu şairin yolundaki yaratıcılığın kıvılcımlarından biridir. Size göre şairimizin yaratıcılığının kaynakları nelerdir?

Ebu Rişe'nin şiirsel niceliğine bakarsak, şiirinin en büyük bölümünü vatan ve kadının işgal ettiğini görürüz, ancak aşk ve vatan şiirlerinin satır aralarında var olan bir yaşam felsefesi buluruz. Ebu Rişe'de vatan sadece coğrafi alanla sınırlı kalmaz ve şu şekilde söylenebilir: Vatanın değerini, içinde yaşayan kişinin değeri belirler. Özellikle Ebu Rişe'nin yabancı işgali dönemine tanıklık etmiş olması nedeniyle, vatan şiirlerindeki en güçlü endişe sömürgeciden kurtulma takıntısıydı, bundan kastım Arap insanının adaletsizlik ve kölelikten kurtuluşudur. Ebu Rişe'nin yaratıcı güdülerine gelince bunlar çeşitli özelliklerle gösterilebilir. Bunların en öne çıkanı parlak yetenek, yüksek hassasiyet ve duygu akışıdır. Buna kültürünün genişli ve kapsamlı olmasını da ekliyorum. Belki bundan da daha önemli olan farklı kültürlere olan açık görüşlülüğü, yaratıcılığın ve sanatın canlılığı, bilgi zenginliğinin önünde bir sorun olarak duran ideolojik köşesine çekilmemesidir.

Bazıları şairin yaşadığı azametli, şaşaalı, sadece refah ve mutluluğa yol açması beklenen hayatında tüm bu hüzün ve yaraların nereden geldiğini merak ediyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

Söylendiği gibi maddi refah ve yaşam zenginliğinin ya da mutluluk ve refahın sadece çok göreceli bir ölçü haricinde birbirinden çok da ayrılamayacak şeyler olduğunu düşünmüyorum. Ebu Rişe'nin şiirlerinin satır aralarında gördüğümüz hüznün kaynağı içsel bir yabancılaşma, yas duygusu hissidir. Belki de genel olarak insanın sorunlarıyla ve özel olarak vatan davasıyla iç içe olmasından kaynaklanmaktadır. Belki Ebu Rişe'nin yoksulluk ve maddi ihtiyaç yönünden mustarip olmadığı, daha çok bolluk içinde bir hayat yaşamış olduğu doğru olabilir ancak şiirlerinde gördüğümüz vizyon ve felsefe, çoğunlukla derin bir mutsuzluk duygusundan kaynaklanmaktadır. Belki de bu, şairin psikolojik oluşumu ve üzerine doğmuş olduğu fıtrat ile ilgilidir. Aslında Ebu Rişe'deki bu durum bize benzer duygulara sahip bir şairi hatırlatıyor. O şair, kraliyet hanedanında yetişmiş, her tarafında zenginlik ve bolluk olan ancak şiirlerinde eşi az görülen acı ve hüzün bulunan Prens Abdullah Faysal'dır.

Ebu Rişe, Filistin davasında ciddi bir şekilde katılım sağlıyor. Ebu Rişe'nin şiirlerindeki Filistin, diğer şairlerin şiirlerindeki gibi mi yoksa bu açıdan Ebu Rişe diğerlerinden öne mi çıkıyor? Bazıları şiirlerinde Kudüs'ün Halep'ten daha fazla bulunduğunu söylüyor.

1940'lardan yakın bir vakte kadar Filistin davası Arapların ve Müslümanların ortak davasıydı. Ortak milliyetçi bir dava olmasından dolayı sadece Ebu Rişe'nin değil çoğu şairin önem verdiği öncelikli konu olarak kaldı. Ayrıca, milliyetçi ideoloji o zamanlar tüm Arap kurtuluş hareketlerinin mücadele şemsiyesinin en genişiydi. Ebu Rişe'nin şiirlerinde Filistin'den söz etmesiyle öne çıkması ise sadece Filistin meselesinden bahsetmesinden dolayı değil, şiire olan sanatsal yaklaşımından kaynaklanmaktadır. İşgalinden bu yana Filistin hakkında yazılan şiirler sayısızdır, ancak bu şiirlerin pek azı insanların zihninde korunmuştur. Bunlardan biri de başlangıcı da aşağıdaki gibi olan Ebu Rişe'nin şiiridir:

Ey milletim! Yerin nedir milletler arasında          

Kılıcınla mı kaleminle mi yer tutuyorsun milletler kürsüsünde

Ebu Rişe Fransız işgali karşıtlığı siyasi olayları belgelemesi, siyasilere yazdığı mersiyeler ve siyasete etkisi ile biliniyor. Bu neye işaret ediyor, şairin vazifelerinden sayılır mı?

Herhangi bir şairin şiirlerinde milli ve ulusal davaların yer edinmesi, şairin ülkesinin ve toplumunun davalarıyla iç içe olduğunu gösterir. Yanı sıra Ebu Rişe o zamanlar siyasi hayatın cilvesine kendini kaptırmıştı ve bir izleyici olarak kalmadı. Bu sebeple şiirlerinde Suriye tarihinde ve Arap dünyasında yaşanmış olayları dikkat çekici bir şekilde bulunduğunu görmemiz doğal. Bunun yanı sıra Sadullah el-Cabiri, İbrahim Hananu ve diğer siyasetçi arkadaşlarına yazdığı mersiye şiirleri gibi siyasilere yazdığı mersiye şiirlerinin bulunması da doğal. Ancak bunun tarih sayılamayacağı gibi belgeleme teriminin bilimsel anlamıyla tarihi belgeleme de sayılmaz, aksine milletin ortak zihninde canlı kalan sanatsal bir belgelemedir.

Ömer Ebu Rişe'nin zamanının şairleri arasındaki konumu nedir, çağdaş şairler içinde sınıflandırılabilir mi? Yoksa klasik şairlerden mi sayılır?

Eğer çağdaş şiir şiirin dış şekli anlamına geliyorsa kesinllikle Ebu Rişe bu ekole mensup değil. Eğer çağdaşlık yaratıcı bakış açıları, fikirler ve düşüncede de yeni bir yöntem ise hiç şüphesiz Ebu Rişe çağdaş şairlerin önünde gelmektedir.

Ebu Rişe'nin takip ettiği şiir ekolü olarak -eleştiri ile ilgilenen biri olarak- ne söylüyorsunuz, üslubunda gelişim dönemleri var mı?

Hikâye, roman ve tiyatro gibi diğer anlatı sanatlarından farklı olarak, sanatlar arasında, şiirin belirli bir müfredat içinde kodlanamayacağını düşünüyorum. Bunun sebebi şiirin, ima ve dolaylı anlatıma yanı sıra duyu, duygu yoğunluğu ve duygu akışı ve benzeri şeylere dayalı yapısıdır, katı kurallara veya düzenlemelere tabi olamaz. Bir diğer taraftan Ebu Rişe'nin, diğer edebiyatlar hakkındaki bilgisi sayesinde, şiirsel yeteneğini erken yaşlardan itibaren kültürel ve yaratıcı katkılarla zenginleştirdiğini, birden fazla dil bilip çokça okuduğunu söylemek mümkün. Shelley, Keats ve Byron gibi romantik İngiliz şairlerinin yanı sıra Eliot'tan bir miktar etkilenmişti. Kendisi de bunu onaylıyor ve inkâr etmiyor. Ayrıca önlerinde Baudelaire gelen Fransız sembolist şairlere olan hayranlığını da ayı şekilde inkâr etmiyor. Bu eşsiz yeteneğe, başkalarının kültürlerine ve yaratıcılığına karşı bu ilgi ve açık görüşlülüğe sahip bir şairin yaratıcılığında kesinlikle benzersiz olacağını düşünüyorum.