Halife’nin Rüyası: Halep
Muhammed Said


Halep, Osmanlı İmparatorluğunun Kahire ve İstanbul’dan sonra üçüncü şehriydi ve İslam devleti altında tarihi ve medeniyeti şan yapmış en ünlü şehirlerden biri sayılır.

Halep, toprağın bereketinin olduğu, kervan yollarını ve geçiş yollarını birbirine bağlayan geniş ve basık bir arazideki yedi tepe üzerine inşa edilmiştir. Belki de asaleti ve köklü tarihi onu eserler yönünden zengin kılmıştır.

Osmanlı valileri, Hüsrev Paşa Camii, Behram Paşa Camii, Ahmediye Medresesi ve halk mektebi gibi İstanbul'da uygulanan mimari üsluba göre büyük mektep ve cami inşasına özen gösterdiler.

     Halep, Suriye'nin en eski ve en büyük şehirlerinden biridir ve hatta yüz ölçümü olarak en büyük şehridir. Geçmişten beri bilinen dünyanın en eski şehirlerinden biridir. Aynı zamanda Şam memleketlerindeki şehirlerin en büyüğüdür ve Osmanlı İmparatorluğunun Kahire ve İstanbul’dan sonra üçüncü şehriydi ve İslam devleti altında tarihi ve medeniyeti şan yapmış en ünlü şehirlerden biri sayılır.

     Halep, toprağın bereketinin olduğu, kervan yollarını ve geçiş yollarını birbirine bağlayan geniş ve basık bir arazideki yedi tepe üzerine inşa edilmiştir. Belki de asaleti ve köklü tarihi onu eserler yönünden zengin kılmıştır.

     Kimileri Halep’in isminin boz renkli Halep olduğunu düşünür bunun sebebi, Halep içerisindeki çoğu binanın isminin atfedildiği boz renkli meşhur Halep taşlarıyla inşa edilmiş olmasıdır. Bu sebeple boz renkli Halep ismi söylenir.

     Söylenir ki, bu isim Araplar tarafından verilmiştir. (İbrahim Halep el-Şahba) Kale Tepesinde yaşarken her gün boz renkli ineklerinden birini sağıyordu ve sütünü yanında kamp kuran Araplara dağıtıyordu. İşte bu Haleplilerin çoğunda meşhur olan rivayettir.

     İslamiyet'ten önceki Halep, dini ve askeri alanda iki önemli şehir arasında yer almasıyla ikincil bir şehirdi, bu iki şehir Suriye’nin kuzey batısındaki Antakya ve Kinnesrindir. Ancak yıldızı, İslam döneminin ilerlemesi, Mezopotamya’nın kuzeyindeki Musul ve Halep’ten Hamdaniler ve Mirdasoğullarına ulaşılmasıyla parladı.

     Hicri 16/ Miladi 637 senesinde Müslüman orduları Ebu Ubeyde bin Cerrah komutanlığında Halep'e ulaştı ve askerleri İyaz bin Ganem liderliğinde şehri kuşatma altına aldı. Çok geçmedi ki Halep halkı uzlaşma ve canlarının, mallarının, şehirlerinin surlarının, kiliselerinin, evlerinin ve kalelerinin emniyetini istedi. Bu onlara, canlarının, mallarının, paralarının ve asaleti ve hafızayı koruyan asil bir geçmişe sahip anıtların güvenliği ve korunması uğruna, halkının zekâsı ve hüsnü davranışı olarak kaydedilen tarihi bir siyasi eylem olarak kabul edilen uzlaşma kapsamında verildi.

     Halep ve Kinnesrin Humus cündüne katılmıştı. Ömer bin Hattab hicri 17 yılında şam memleketlerini ecnada bölmüş, Muaviye bin Süfyan (h.41-60/ m. 661-679) Kinnesrin'i Humus'tan ayırınca Halep Kinnesrin cündüne eklenmiş oldu.

     Şam memleketlerinin Emevilerle tanıştığı sırada Emeviler mimari yapılaşma devrimine odaklanmışlardı. Öyle ki mübarek Mescid-i Aksa da Emevi halifesi Abdülmelik bin Mervan tarafından konum olarak idari bir merkezde yenilemiş, burada hüküm sürmüş, bir saray ve Ulu Cami'yi inşaa etmiştir.

     Hicri 132 / Miladi 749-750 yıllarında hükmün Abbasilere geçmesiyle Irak Halifeliğin merkezi haline geldi ve Şam Arap İslam Devleti'nin başkenti statüsünü kaybetti ve ekonomik olarak geriledi, ancak Halep'in önemi artmaya başladı. İbnü'l- Adim, Halep'in Emevi Devleti'nin sonuna kadar Kinnesrine dahil olduğunu daha sonra ise Kinnesrin şehri harap haldeyken yapılaşmada ilerleme kaydettiğini ve Abbasiler dönemine kadar Kinnesrin cündünün kalesi olduğunu zikretti.

     Halep, Hamdaniler Prensliğinin merkezi oldu (h. 333-394/ m. 944- 1003) ve kuzey Şam'ın en önemli şehri haline geldi. Seyfüddevle kendisi için Bağdat sarayı vve İslam merkezlerindeki diğer saraylara benzemesini isteyen bir saray yaptırdı. Bu sarayda Mütenebbi, Ebu Firas el-Hamdani, Farabi ve İbn Cinni ve diğerleri gibi birçok şair ve alimi topladı.

     Osmanlılar h. 922/ m. 1516 Mercidabık harbinde Memlüklüleri yenmelerinin ardından herhangi bir direniş olmaksızın Halep'e girdiler ve Halep Memlük mümessilliğindekine benzer bir eyalet olmak üzerek başkent olarak kaldı. Hicri 922/ Miladi 1516 senesinden sonra Sultan Selim'in mübarek Mescid-i Aksa'yı ve Şam şehirlerinin çoğunu geri almasıyla Halep Osmanlı hilafetine bağlı oldu. O zamanlar Halep eyalet merkezi ve Suriye'nin başkentiydi ve aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğunda İstanbul’dan sonra diplomatik ve siyasi açıdan ikinci şehirdi. Halep, doğu ve batı arasında önemli bir ticari merkez ve devletlerin genel konsolosluklarının bulunduğu bir yerdi. Ticari önemini koruduğu gibi bir vakit de tüm doğunun başta gelen alışveriş merkezi olarak gelişti. Halep'in uzun bir müddet sahip olduğu ticari gelişme, yabancı tüccarların konaklaması için inşa edilen çarşıların ve hanların sayısının artması şeklinde kendini gösterdi. Bu Osmanlı hanları hala ayaktadır. Osmanlı valileri, Hüsrev Paşa Camii, Behram Paşa Camii, Ahmediye Medresesi ve halk mektebi gibi İstanbul'da uygulanan mimari üsluba göre büyük mektep ve cami inşasına özen gösterdiler.

     Tabiatı, ılıman iklimi, ulaşım yolları ve ilim adamlarının itibarı sayesinde Halep, büyük alimlerin buraya ilim öğretmek arzusuyla gelmesiyle birlikte ilim talebelerinin uğrak noktası haline geldi. Bu alimlerin içerisinde önde gelenler İmam Ahmed bin Hanbel, Şeyhülislam Ebu Davud, Farabi, İbn Haleveyh ve ek olarak büyük şair Mütenebbidir. Medreselerini bütün İslam coğrafyasının ışığı yapan şey bu alimlerdir. Öyle ki medreseler, Kuran ve hadis okulları ve camilerin sayısı yaklaşık olarak üç yüze ulaşmıştır. Bu alimlerin içerisindeki tarihçiler, "Meratib'in-Nahviyyin" kitabının sahibi olan dilbilimci Ebu't-Tayyib, "Kitabü’l-İşarat ila maʿrifeti’z-ziyarat" adlı eserin Herevi, "el-Aʿlaku’l-hatire fi zikri ümeraʾi’ş-Şam ve’l-Cezire" adlı eserin sahibi Muhammed bin Ali bin İbrahim (İbni Şeddad) ayrıca İbn'ül-Verdi, İbn'üt-Tıktaki, İbn'üş-Şıhne, Ömer eş-Şemma' el-Halebi ve ilki "Me'adinü'z-Zeheb fi Tarihi Haleb" olmak üzere tarih alanında on kitap yazmış olan İbn Ebi Tay da vardır.

​​​​​​​     Halep’in temsil ettiği konuma göre, şehir tarihçilerin ilgisini çekmiş ve tarihçiler bu şehir için büyük kitaplar tasnif etmişlerdir. Bunlardan bazıları: İbnü'l-Adîm'den "Bugyetü't-taleb fi Tarih-i Haleb" ve "Zübdetü'l-Haleb fi Tarihi Haleb", el-Azîmî'den "Tarihu Haleb" ve birçok meşhur kitap.