Halid bin Velid’in İzinde Bir Ömür: Yusuf el-Cadir
Abdulmunim Alyan
Yusuf el-Cadir neşeli bir çocuktu. Salahaddin Eyyubi ve Halid bin Velid gibi büyük komutanları taklit eder, savaşla ilgili oyunları severdi.
Alevi taifesine, onlarla uzun bir müddet yaşamış biri olarak ve kendisini iyice tanımaları sıfatıyla devrimcilerin onların düşmanı değil aksine kardeşleri olduğunu söyledi.
"Ebu Fırat" lakaplı Yusuf bin Ahmed el-Cadir 1970 senesinde Cerablus'ta dünyaya geldi. Adları Ali, Müslim ve Muhammed olan erkek kardeşlerinin arasında en küçüğüydü aynı zamanda kendisinin beş kız kardeşi de vardı Tayihe, Hayriye, Münire, Yüsra ve Havle
Ebu Fırat ilkokulu Cerablus'taki Sadık Hindavi Okulu'nda okudu. Ortaokul ve lise eğitimini 1988'de Cerablus'ta lise bilim şubesinden mezuniyet belgesi aldığı Ahmed Selim el-Molla lisesinde tamamladı.
1989'da Münbiç'teki öğretmen yetiştirme enstitüsüne katıldı, ilk sene başarılı oldu ancak enstitüyü bırakıp 1990 yılının sonlarında Humus'taki Harp Okulu'na kaydoldu.
1993'te Harp Okulu'nun "zırh" bölümünden teğmen rütbesiyle mezun oldu.
Ebu Fırat'ın harp okuluna başlamadan önceki hayatına dair sanatçı kardeşi Muhammed el-Cadir, onun neşeli bir çocuk olduğunu, Salahaddin Eyyubi ve Halid bin Velid gibi büyük komutanları taklit edip savaşla ilgili oyunları sevediğini söylüyor.
Muhammed el-Cadir, ortaokulda Ebu Fırat'ın bir müzik bandosuna katıldığını, burada trompet çaldığını ve bu süre zarfında Ebu Fırat'ın Cerablus Gençlik Kulübü'nde kurulan tiyatroya katıldığını ve Jarablus'ta ve Halep'teki El-Kevakibi tiyatrosunda sahne alan bir dizi oyuna katıldığını da ekliyor.
Ortaokul diplomasını aldıktan sonra sağlık sınavlarına girdiği hava harp okuluna girmeye çalıştı ancak sinüziti olduğu bahanesiyle kabul edilmedi ve lise öğrenimini tamamlamak için geri döndü ve bilim dalında başarılı oldu ve ardından Münbiç'teki öğretmen yetiştirme enstitüsüne girdi, ancak orduya katılma arzusu bitmemişti. Bir sonraki sene hayalini gerçekleştirmek için harp okuluna girdi.
Harp Okulundan Mezun Olduktan Sonra Ebu Fırat
Muhammed el-Cadir, Ebu Fırat'ın Harp Okulundan teğmen rütbesiyle mezun olmasından hemen sonra Lübnan'ın Trablus kentindeki bir tank alayına derhal atandığını, burada Tartus şehrinde bir tank alayına geçmeden ve Üsteğmen rütbesine yükselmeden önce iki yıl kaldığını ve ardından Lazkiye'nin bir köyü olan İstamo'daki bir tank alayına geçtiğini, ordudan ayrıldığı döneme kadar orada kaldığını söyledi.
Muhammed el-Cadir, Ebu Fırat'ın hizmetinin çoğunu Esad rejiminin ana kaynağı olan Suriye kıyılarındaki bölgelerde geçirdiğini ve bu kaynakla15 yıldan fazla bir süredir doğrudan temas halinde olduğunu, her zaman onları kırsal, basit ve nazik insanlar olarak tanımladığını, ancak rejimin kendi çıkarlarını gerçekleştirmek için onları sömürmeyi başardığını açıklıyor.
Ebu Fırat, Esad rejimine yazdığı o meşhur mektubuyla Suriyenin sahil kesimlerindeki kişilerle olan ilişkisini anlatıyor. Yine bu mektupta Suriye halkı arasındaki ilişkinin özellikle de Alevilerle olan ilişkisinin devam edeceğini vurguluyor, onların iyi ve fakir bir halk olduğunu sadece askeri kesimin komutanlarının rejimden yararlandığını ancak taifenin geri kalanının rejimin pis isteklerini gerçekleştirmek için harcandığını dile getirdi.
Alevi taifesine, onlarla uzun bir müddet yaşamış biri olarak ve kendisini iyice tanımaları sıfatıyla devrimcilerin onların düşmanı değil aksine kardeşleri olduğunu söyledi.
Ebu FIrat'ın Ordudan Ayrılışı
17 Temmuz 2012'de Albay Yusuf el-Cadir, Lazkiye'nin el-Haffa köyünü tanklarla bombalama kararını reddettikten sonra ordudan ayrıldı.
Ancak Ebu Fırat, Özgür Suriye Ordusu saflarına katılmak üzere Suriye'ye geri döndü ve ailesini Cerablus'ta ziyaret etmeden önce bile el-Bab şehrini kurtarmak için savaşlara katıldı ve kardeşi Muhammed'in ifade ettiğine göre Cerablus'u kurtarılması sırasında şehit düşen El-Bab gençlerinin ailelerine borcunu ödemek istediğini söyledi.
El-Bab'ı kurtarmak için savaşa katılmasının ardından Abdülkadir el-Salih önderliğinde Tevhid Tugayı kuruldu, Ebu Fırat 2012 yazında Halep'in doğusundaki Salahaddin ve Seyfüddevle mahallelerini kurtarmada başrolü oynayan tugay kurmay başkanı olarak görev yaptı.
Ebu Fırat'ın Bu Dünyadan Göçü
Halep'in büyük bir bölümünün ve kırsalının büyük bir kısmının başarılı bir şekilde kurtuluşundan sonra, Özgür Suriye Ordusunun dikkati, Halep'in çevresinde rejim güçlerine bağlı askeri alanlara yöneldi. Bunların en önemlilerinden biri kent merkezine 20 km uzaklıktaki Piyade Okulu'ydu. Özgür Suriye Ordusu, okulu üç hafta süren yoğun bir kuşatma altına aldı. Albay Ebu Fırat okulun büyük bir bölümünü ele geçirmeden önce Suriyelileri sarsan ünlü demecini yaptı ve kimse bu demecin dünyadan ayrılmadan önceki son demeci olduğunu bilmiyordu.
Piyade okulunun kurtuluşu ile Suriyeli devrimcilerin yüreklerini neşeyle dolduran birkaç saatlik sevincin ardından Albay Ebu Fırat'ın okulun son bölümlerinden bazılarını tararken öldürüldüğü haberi Suriyeliler için şok etkisi yarattı.
Kardeşi Muhammed' haberi aldığı anı anlatıyor "En zor anlardan biriydi.. Bazıları Abu Furat'ın bir piyade okulunu kuşatma altına aldığını söylüyor.. Bazıları yaralandığını ve şu anda hastanede olduğunu söylüyor..".
Ekliyor "Kütüphanedeydim ve biri gelip bana söyledi.. Ebu Furat'ın piyade okulunu kuşattığını söylüyorlar ama haberler belirsiz.. Hemen kütüphaneyi kapatıp Kültür Merkezi'nin meydanına doğru çıktım.. Yüzlerce insanın bir arada toplandığını gördüğüm yere.. Herkes bana bakıyor.. O zaman anladım ki Ebu Fırat şehit olmuştu.. Gözlerimden yaş akmadı.. Sadece tek bir kelimeyi tekrar ediyordum, kardeşim Yusuf..".
Muhammed devam ediyor "Haberler doğrulandı ve cansız bedeni akşam geldi.. Sonra kardeşim Yusuf gitme diye bağırırken gözyaşlarına boğuldum.. Bayıldım ve hastaneye götürüldüm.. Ondan sonra mezarlığa döndüm ve bu Ebu Fırat'a son vedaydı.. Ağlama ve mermi sesinden başka bir şey duymuyorum.. Cenazede unutulmaz anlar yaşandı.. Çocuklarına sarıldım ve onlara babalarının ölmediğini ve ölmeyeceğini söyledim.. Babanız her özgür ve şerefli insanın içinde yaşıyor.. Hatta bu anda bile, Yusuf'un vefat etmediğine dair bir his var içimde.. Varlığını hala aramızda hissediyorum."
En ünlü ifadelerinden biri :
Çok üzgünüm, çünkü bu cephane bizim cephanemiz, bu tanklar bizim tanklarımız, ölenler ise kardeşlerimiz ve tüm bunlar cani Esed koltuğa yapıştığı için."
Bunlar, Albay Yusuf el-Jader'in (Ebu Fırat), muhalif grupların Halep eyaletindeki Piyade Okulunun ele geçirildiğinde okuduğu açıklamasından birkaç saat sonra Suriyelileri ölüm haberiyle şok etmeden önce medyaya söylediği son sözlerdi.