FİLİSTİN HAT SANATININ BÜYÜK USTASI; ABDÜLKADİR EŞ-ŞİHÂBİ
PEREN BİR SAYGILI MUT
“Hocaların hocası” olarak kabul edilen büyük hattat, Filistin’deki çeşitli mekteplerde öğrencilik yapmış hem de öğrenci yetiştirmiştir.
Abdülkadir Bey, aynı zamanda Filistin’de hat sanatına dair örneklerin yer aldığı kitapları yayınlayan ilk kişiydi
Öğrencilerine sadece hat sanatının inceliklerini öğretmiyor, bunun vatanlarını ve kültürlerini savunmanın başlıca aracı olduğunu da anlatıyordu
Kudüs, 26 Ekim 1929 günü tarihi anlarından birini yaşıyordu. O öğleden sonra, tamamı Filistinli Arap kadınlarından oluşan 80 araçlık bir konvoy, kornalar çalarak şehrin sokaklarında dolaşıyordu. Giderek yükselen alkış ve tezahüratların eşliğinde bir süre daha Kudüs sokaklarında dolaştıktan sonra varmak istedikleri noktaya yani İngiliz yüksek komiserinin evinin önüne varmışlardı nihayet.
300 civarında kadın, aralarında 5 kişiyi temsilci olarak seçmişlerdi. Yüksek Komiserle görüşmeyi onlar yapacak, diğerleri ise araçların başında kalarak gösteriye devam edeceklerdi. Komiserin evinde de bir telaş vardı, toplantının haberini önceden almışlar ve kadınlardan oluşan bir konvoyun Kudüs sokaklarında dolaştığını elbette duymuşlardı. Yüksek komiser aslında huzursuzdu ancak araçların evinin önünde durduğunu gördüğünde, İngilizlere has bütün soğukkanlılığını takınmıştı bir anda. Küçümser bir ifadesi de vardı ancak bunu çok belli etmek istemiyordu. Şimdiye kadar nelerle mücadele etmişti, birkaç tane Arap kadınla baş etmek onun için çocuk oyuncağıydı. Geldiklerini görünce, sakinleştirmek için bir şeyler söyler, sonra da başımdan savarım nasıl olsa diye geçirmişti içinden hemen.
Filistinli kadınlar kapıya geldiklerinde, sahte bir dostluk gösterisinde bulunarak içeri buyur etti onları. Ancak hiçbirisi bu misafirperverliğe kanmış gibi görünmüyordu. Soğuk ve mesafeliydiler. Öyle ki teklif edilen kahve ikramını hiç düşünmeksizin geri çevirdiler. Kahve içip sohbet etmeye gelmemişlerdi sonuçta. Söyleyecekleri söyleyip hemen terk edeceklerdi orayı. Kahve teklifinin geri çevrildiğini gören Yüksek Komiser, bozulduğunu gizlememişti bu kez. Doğu toplumlarında, ikram edilen bir şeyin geri çevrilmesinin ne anlama geldiğini biliyordu.
Kadınlar böyle yaparak, açıkça aralarındaki mesafeyi belli etmiş oluyorlardı. Daha sonra ise korkusuzca konuşmaya başlamışlardı. Yaptıkları konuşma, sabah konferansta üzerinde durdukları konuların bir özetiydi aslında. Yani İngilizlerin Burak Duvarı Olayları’nda gösterdikleri yanlı tutum, Siyonist çetelerin kışkırtmaları, artan Yahudi göçü… Ayrıca eğer şimdiye kadar tutuklanan Filistinli gençler derhal serbest bırakılmazsa, mücadelelerine devam edeceklerini söylemişlerdi.
Yüksek komiserin canı sıkılmıştı, uğraşması gereken onca meseleye bir de bu eklenmişti şimdi. Kadınlar, söyleyeceklerini söyleyip gururlu bir ifadeyle yanından ayrıldıklarında, öfkeyle bakmıştı arkalarından. Hele birisi vardı ki, en fazla 25-26 yaşlarında gösteren bu ufak tefek kadın, konuşurken gözlerini hiç kaçırmadan nasıl da dik dik bakmıştı yüzüne. Üstelik hitabeti de sinir bozucu derecede güçlüydü. Tehlikeliler listesinin ilk sıralarına girmeyi hak ediyordu.
Bu genç kadın, Filistin’in ilk kadın direnişçilerinden Züleyha eş-Şihâbî’den başkası değildi. Ve Kudüs’ün köklü ailelerinden eş-Şihâbi’lerin kızı olan Züleyha, bu muazzam inadı ile tıpkı Filistin hat sanatının büyük ustası, amcası Abdülkadir eş-Şihâbi’ye benziyordu.
“Hocaların hocası” olarak kabul edilen Abdülkadir eş-Şihâbi, Filistin’deki çeşitli mekteplerde öğrencilik yapmış ve ileride yine Filistin en büyük hattatlarından olacak Muhammed Siam gibi çok sayıda öğrenci yetiştirmişti.
Bazı kaynaklara göre, kendisi ise İstanbul'daki ünlü Türk hattat Muhammed Ezzat'ın öğrencisi olmuştu bir dönem.
Abdülkadir eş-Şihâbi’nin Beytüllahim şehrinde bulunan hat örneklerinden
Abdülkadir Bey, İngiliz işgaline ve Siyonist göçüne karşı duran şahsiyetlerin başında geliyordu. Sıklıkla, Müslüman ve Hristiyanlar arasında, ortak hareket etmenin önemine dair olan toplantılara katılırdı. Zira İngilizlerin en çok yapmak istedikleri şeylerin başında, Filistin’in farklı inanca mensup kadim topluluklarını birbirinden ayırmaktı. Hatta bunu gerçekleştirmek için özellikle Kudüs’te, eski şehrin dışında farklı mahalleler kurmaya ve bunca zamandır komşuluk eden insanları uzaklaştırmaya çalışıyorlardı.
Abdülkadir Bey, aynı zamanda Filistin’de hat sanatına dair örneklerin yer aldığı kitapları yayınlayan ilk kişiydi. Matbaanın henüz emekleme döneminde olduğu yıllarda, büyük bir gayret göstererek, bu kitapları çoğaltmayı başarmıştı. Bu öylesine zahmetli bir işti ki, bazı geceler sabaha kadar uyumadığı olurdu.
Bir yandan, Eski Kudüs’te yaşadığı tarihi evin bir kısmını atölyeye çevirmiş, çok sayıda öğrenciye ders veriyordu. Öğrencilerine sadece hat sanatının inceliklerini öğretmiyor, bunun vatanlarını ve kültürlerini savunmanın başlıca aracı olduğunu anlatıyordu onlara. Zira İngiliz işgali ve yükselen Siyonizm tehlikesi onların sadece topraklarını çalmaya değil, kültürlerini de yok etmeye çalışıyordu ve hat gibi geleneksel sanatların yaşatılması, kimliklerini muhafaza etmenin en güzel yoluydu.
Hayatının büyük bir dönemini işgal altındaki topraklarda geçiren Abdülkadir eş-Şihâbi, sadece hat sanatındaki büyük ustalığı ile değil, verdiği büyük mücadeleyle de Doğu’nun gerçek yıldızlarından birisiydi.