FATİH ENES ÖMEROĞLU SÖYLEŞİSİ
SÖYLEŞİYİ YAPAN: PEREN BİR SAYGILI MUT

Kendisini katıldığı ve yaptığı; sergiler, atölyeler ve hatlarla tanıdığımız Fatih Enes Ömeroğlu ile Klasik İslam Sanatları ile ona dair güncel durumları Müşterek için konuştuk.

SANATTA TEFEKKÜRÜ ISKALADIK

Selâtin camilerinin, sebillerin ve çıkmaz sokakların olduğu bir mahallede büyüdüm

İslam etkisiyle gelişen bu sanatın işçilikle sertleştiğini katılaştığını gördüm ki bu yaklaşık 20 senemi aldı.

Dünya üzerinde standartlaşmış sanat tarihi anlatılırken birkaç medeniyet ve birkaç sanatçının bahsi geçer, bunların dışındakiler hep önemsiz görülürdü.

Çağdaş sanat, gelenekten zannettiğimizden daha fazla besleniyor.


Hat, minyatür gibi eşsiz örneklere ve çok köklü bir geçmişe sahip olan “İslam Sanatı”nı tam olarak nasıl tarif edebiliriz?

Sanatın evrensel olması ve bunun için özel bir dil kullanması herkes tarafından aşikardır. Bunu; İslam sanatı, Hristiyan sanatı gibi sınıflara ayırmak bence çok doğru bir tutum değil ama şunu söyleyebilirim; “İslam etkisiyle gelişen sanat.” Bu tarifi yaptıktan sonra şununda üzerinde durmak gerekiyor. Çok köklü bir geçmişe sahip olan dediğimizde kısmen yanılıyoruz, İslam etkisiyle gelişen sanat  (estetik dil) aslında ilahi bir inancın etkisiyle gelişen en genç sanattır. Çünkü ilahi dinlerin sonuncusu İslamdır. Diğer taraftan modern ve çağdaş sanatın karşısında evet köklü bir geçmişe sahiptir diyebiliriz.

Sizin ilham aldığınız sanatçılar ve hocalar kimlerdir? Ve İslam Sanatı ile ne zaman ilgilenmeye başladığınızı anlatabilir misiniz lütfen? Okurlarımızın sizi daha yakından tanıması için çalışmalarınız hakkında konuşmak bizi çok mutlu edecektir.

Açıkçası ilham aldığım bir insan yok ama beni yetiştiren gerektiğinde yol gösteren hocalarım oldu. Bunların çoğu hayatta değil şu anda, Allah hepsinden razı olsun.

İslam sanatıyla ilgilenmek başlangıç aşamasında coğrafyanın konusu olarak gelir bana. Aile olarak bir asırı aşkın bir süredir İstanbul’da yaşıyoruz. Bende Selahattin camilerinin sebillerin ve çıkmaz sokakların olduğu bir mahallede büyüdüm. Hala orada oturuyorum. Bu benim besin kaynağım. Yani bir müzeye bir kitaba ihtiyaç duymadan bahçesinde top oynayarak farkında olmadan etkileniyorsunuz. Sonrasında eğer böyle bir yöneliminiz varsa seçici olmaya başlayıp bu altyapıyla kendi dilinizi oluşturuyorsunuz. En basitinden böyle oluyor.

Gelelim benim çalışmalarıma ben çalışmalarımda kendi dilimi oluştururken İslam sanatlarına ne katarım veya yarının ihtiyaçlarına nasıl cevap verebilirim diye düşündüm hep. Sonuçta İslam etkisiyle gelişen bu sanatın işçilikle sertleştiğini katılaştığını gördüm ki bu yaklaşık 20 senemi aldı. Kendime bir söz verdim. Bunuda birkaç yerde tekrar ettim burada da söylemekten çekinmiyorum. “İşçiliğimin fikirlerimin önüne geçmesi kendime ihanetim olur.”  Yani ne diyor bu adam diyebilirsiniz. Biz İslami düşünce tarzını eski tabirle tefekkürü ıskaladık gibi geliyor. Hat yazarken harfin formuna takıldık, tezhip yaparken kullandığımız altına takıldık bu örnekleri çoğaltabiliriz. Peki ya mesaj? İslam etkisindeki sanatlarının mesajı sadece ince bir işçilik miydi? Ya onu bütün halinde görmek.

Burayı müsaade ederseniz biraz daha açmak istiyorum. Zaten eğer sanat alanına girdiyseniz temel sanat eğitiminiz olmalı. Renk bilgisi olmadan kompozisyon bilgisi olmadan olmaz. Madem konu İslam sanatları kendi jargonuyla cevap vereyim abdest almadan namaz kılabilir misiniz? Bunu hatırlattıktan sonra; birde kısaca işin form boyutundan farklı olarak anlam boyutuna değinmek istiyorum. Cehennem ayeti yazan bir hattatın hadi eli titremiyorsa içi de mi titremez.

Diyebilirsiniz siz nasıl yapıyorsunuz? Müsaade varsa bir örnekle anlatmak isterim. Geçen sene Ara-Yan isminde kişisel bir sergi açtım. Kendi içimdeki arayışın bir dışavurumuydu. Bu anlatacağım o sergideki işlerden sadece biriydi. Çocukluğumdan beri Hz Musa’nın meşhur kıssasını kafamda gezdirir dururum. (Araf suresi 117. Ayet) Biz de Musa’ya: “Asanı at.” diye vahyettik. O, onların uydurdukları şeyleri yutuverdi.

Şimdi bu ayeti klasik hat eğitimi almış bir hattat çok güzel istiflebilir. Bunun  gibi bir dünya örnekte internette gezer durur. Peki ne yapmam lazımdı? Önce gittim bir yılan derisi satın aldım kendime uzun süre baktım. Pullarının yapısını inceledim. Bir mucizeyi resmetmem gerekiyordu. Sonra ayeti birkaç farklı yazı şekliyle yazdım. Forma oturması için kufi yazıda karar kıldım ve birkaç kere de bu yazı stiliyle yazdım. Sonra düz olan bu yazıyı 45 derece cevirip parçalara böldüm. Mozaik tarzı bir yazı çıktı ki bu gün kullanılmayan çok eski örneklerini görmüştüm. Bu beni rahatlattı. Sonra kıssayı anlatan ayetin anlamına istinaden yılan pulları şeklinde yorumladım. Ortaya bambaşka bir iş çıktı.

“Esere dikkatli bakıldığında Araf suresi 117. ayet rahatlıkla okunabilmektedir. Eser ayette ,yılana dönüşen asaya gönderme olarak stilize edilmiş pullarla oluşturulmuştur. Ayetin yazıldığı harfler kıssada anlatılan (Hz. Musa’nın attığında yılana dönüşen asası düşünülerek) yılan derisini oluşturan pulların koyu tonlarıyla, harflerin noktaları ve gözleri altın yaldızla, formu oluşturan diğer pullar ise yine yılan derisini oluşturan orta ve açık tonlarla boyanmıştır. Böylelikle izleyici için bir yanılsama sağlanmıştır. Resim olarak bakıldığında yılan derisi gibi gözüken, yazı olarak bakıldığında ayet olarak okunan, beraber bakıldığında anlam olarak birbirini tamamlayan bir eserdir. Zeminin siyah olmasıyla da anlatım kuvvetlendirilmiştir.”

Yani tek bir eser tasarım aşamasında aylar sürebiliyor. İşçiliği birkaç hafta.

İslam toplumlarında İslam sanatını bütünsel bir tarzda inceleyen yerli bir gelenek mevcut olmadığından İslam Sanat Tarihi’nin, Batı normlarına göre şekillendiği görüşüne katılıyor musunuz?

Şu an için bu yaklaşımdan uzaklaşıyoruz. Artık üniversiteler, enstitüler, hatta özel çalışmalarla yeni bir anlatıma doğru bir yöneliş var. Kıyısından köşesinden de olsa bende bu işin bir parçası olmaktan mutluyum. Dünya üzerinde standartlaşmış sanat tarihi anlatılırken birkaç medeniyet ve birkaç sanatçının bahsi geçer, bunların dışındakiler hep önemsiz görülürdü. Hepimiz biliriz; sanat denildiğinde Avrupa’nın kısa tarihini de yanında hediye olarak öğrenirdik. Beş tane ressam adı say diyin, herkesin cevabı aynı olur. Fakat tüm dünyada sosyal medya ve internet etkisi ile olacak ki artık farklı arayışlar ve başka anlatım dilleri aramaya başladı insanlar. Bu da Batı’nın normlarını çağdaş anlatımlarda sallayacak gibi duruyor.

Geleneksel İslam sanatlarının bugün çağdaş sanata yansımasından bahsedebilir miyiz?

Bunu sadece İslam sanatları için değil dünya üzerindeki bütün gelenekselleşmiş sanatlar için söyleyebiliriz. Unutmayalım mağara duvarlarındaki resimlerden bu güne kaç yıl geçti? Bu aradaki sanat dalları birbirinden ne kadar ve nasıl etkilendi? Bu etkilenme olmadan bu yansıma olmadan nasıl ilerleyebiliriz ki?

Bu arada çağdaş sanatta gelenekten zannettiğimizden daha fazla besleniyor. Bunu yansıtıyor ve arada çok iyi sonuçlarda seyredebiliyoruz. Tabi bu sanatçının kendi arayışıyla da alakalı.