Endülüslü komutanı Tarık bin Ziyad’ın tarihimizdeki yeri nedir?

Ahmed Mazhar Sadu

İslam tarihimizde yer edinmiş şahsiyetlerin anılması gerekir. Çünkü bu anma, gelecek neslin yaşamlarına yön vermeye çalışırken,  bir yandan objektif ve hemfikir bir farkındalığa dayanan etik, var olan gerçeklikteki değişimleri özümseyerek yeniden formüle eden ve yeniden kuran, akla yatkın bir araştırma yaklaşımı üretir. 

Tarık Bin Ziyad, rekabet edilmesi zor olan, çok önemli bir yer edinmiş Müslüman liderlerinden ve kişiliklerinden biri olarak kabul edilir. Daha çok geçmişin, bugünün ve geleceğin derinliklerine inerek inceler ve bireylerin geçmişi, ardından şimdiyi ve geleceği inşa etmedeki rolünün ne olduğunu ifade eder. Gerçekliğin değişimlerini kavrayabilen ve böylece hem kendisine, hem de Araplara ve Müslümanlara bir Arap-İslam fethinin özelliklerinin üstünde duran bu İslami şahsın mahiyetine fazla giremeyeceğiz. Sadece Arap-İslam gerçekliğinde değil aynı zamanda Avrupa'daki coğrafyanın, tarihin içtihat ve yargısında varlığı ve iç kısmında medeniyetlerin yeniden oluşumu üzerinde büyük payı vardır. Bazı engeller ve aksaklıklar olmasaydı, Endülüs Avrupa'nın tamamı için yeni bir tarihin özelliklerinin yeniden çizilmesinde önemli bir nokta olabilirdi.

Tarık bin Ziyad, El-Velid bin Abdulmelik döneminde, Kuzey Afrika valisi Musa bin Nusayr’ın rehberliğinde 711-718 yılları arasında, Avrupa'nın sınırlarında Arap-İslam fethine öncülük etmeyi başaran Müslüman bir Arap askeri komutandır. Tarık bin Ziyad, hem İber birliği hem de İslam tarihinin en tanınmış askeri liderlerinden biri olarak kabul edilebilir. Askeri geçmişiyle de, tarihi biyografilerin en önemlilerinden ve başarılılarından biridir.

Tarihçiler, Tarık Bin Ziyad'ın kökenleri konusunda farklı görüşlere sahipti, ancak yapılan araştırmalar Arap kökenli olduğunu öne sürüyor. Bu sonuç ise, İtalyan tarihçi Paolo Giovio tarafından tasdiklendi.

Endülüs'ün fethinin koşullarından bahseden sosyolog ve tarihçi İbn-i Halduna gelince, Tarık bin Ziyad’ı Beni Leys’e bağladı. Bilindiği üzere Beni Leys, Kinana kabilesinin kollarından ünlü Arap aşiretlerinden biridir.

Şunu hatırlatmak gerekir, Tarık bin Ziyad, Levant bölgesine dönerek, H. 101 / M. 720 yılında vefatına kadar olan son günlerini Şam'da geçirmiştir. Allah rahmet eylesin. Ölümünden sonra büyük bir miras bırakmasıyla tanınıyordu. O miras: İber yarımadasının yaklaşık 800 yıl boyunca Müslüman egemenliği altında kalmasıdır.

Tarık bin Ziyad, İslam devletinin topraklarının genişlemesinde, Fas’ı ve İber Yarımadası'nda (Endülüs) ülkeyi fethetme sürecindeki rolü nedeniyle takdir gören büyük bir İslami şahsiyet ve komutandır (h.50-101).

Tarık bin Ziyad, Afrika bölgesinden Avrupa’ya geçti, Ardından H. 92 recep / M.S. 711 Nisan ayında Endülüs’te (şimdi İspanya ve Portekiz) tarihi savaşlarda Müslüman ordulara liderlik etti. Böylece batıdaki Vizigot hükümdarlarının zulmüne son verdi ve ilk ayak bastığı bölge -kendi adını taşıyan- Cebelitarık bölgesiydi. Bu fetih, Endülüs’te yaklaşık 800 yıl süren İslami egemenliğin başlangıcıydı. Ardından tarihsel kaynaklara göre Endülüs’teki Vizigotların egemenliğine son veren komutanlığını yaptığı Guadalete Muharebesinden galibiyet elde etti.

Şunu hatırlatmalıyım ki; Tarık bin Ziyad, Endülüs’e gitmeden önce Kuzey Afrika’da birçok yerde müşriklerle savaştı ve Fas’ta pek çok kişinin İslam dinine girmesine vesile oldu. Musa bin Nusayr, onda şu özellikleri görüyordu: Kararlılık, cesaret, atılganlık ve bunlara ek olarak düzgün üsluplu, ikna kabiliyeti yüksek, dinleyenlerin kulağına hitap etme, cihattaki azmi ve doğru söz sahibi.

Tarık bin Ziyad’ın izlediği yol ve kariyerinin bu kısa özetinden, geçmişimizde büyük bir iz bırakan bugün ve geleceğimiz üzerinde de bir etki bırakması gereken Müslüman olan tarihi şahıslardan bahsetmek istedik. Çünkü bu önemli şahısın medeniyetimizdeki rolünün farkında olmak, sonra da geçmişe dayanan ama geçmişte kalmayan bu günümüzü anlamak gerek, Müslümanları daha parlak bir geleceğe hazırlamak ve kavuşturmak için anlamalıyız. Odur ki (Tarık bin Ziyad) halkı, dini ve medeniyeti için her şeyi yapan, tarihe adını altın harflerle yazan. Bizler onun kararlılığından, bilincinden, cesaretinden, inancından ve medeniyet çalışmalarından yola çıkarak; medeniyet kurmanın emek, çalışma, başkalarından gelecek olanı ve asla gelmeyecek olanı beklenmemesine inanan Müslüman bir nesiliz.