Direnişin Çöldeki Kalbi: Ömer Muhtar
Mustafa Sakızlı


Ömer Muhtar, özellikle merhum Mustafa Akkad'ın yönettiği filmden sonra, tüm Müslümanlar arasında cihadın, vatanseverliğin ve sömürgeciye karşı savaşın sembolü haline geldi.

Ömer Muhtar küçükken babasını kaybettikten sonra Senusi zaviyelerinde (tekke) büyümüş, eğitimi kuranı ezberlediği yerde Senusi zaviyesi şeyhine emanet edilmiştir.

Ömer Muhtar, Libya'da İtalya'ya karşı cihat hareketine yirmi yıldan fazla bir süredir savaşçı, askeri lider, politikacı ve müzakereci olarak liderlik etti.

Ömer Muhtar'dan bahsetmek için öncelikle Seyyid Muhammed bin Ali el-Senusi (1787-1859) tarafından kurulan Senussilik davetini ve hareketini reformist bir islam davetçiliği hareketi olarak bilmemiz gerekir. Bu hareket, Cezayir'in Mosteganem şehrinde doğan daha sonra ilim almak için Fas'a giden ardından alimler ve islam davetçilerinden oluşan müritleri ve takipçileriyle birlikte Kuzey Afrika'dan geçerek Fas'tan Hicaz'a uzanan ve Libya'nın bir çok noktasında durmak suretiyle o meşhur yolculuğuna çıkan alim Muhammed bin Ali es-Senusi tarafından kuruldu. Es-Senusi ona tabi olanlar için eğitimlerinde İslam'ın tüm yönleriyle ilgilenmiş reformist bir İslam davetçisi ve bir alimdi. Kuran ve sünnet delillerini gözeterek inanç mezheplerinde Ehli Sünnet vel-Cemaat, fıkhi mezheplerden ise Maliki mezhebi usulünce nefsi arındırmaya, yüksek ahlak ve tasavvufa odaklanıyordu. Aynı zamanda İslam'ın hayatla ve yeryüzünü imar etmekle ilgili olan taraflarını da görmemezlik etmiyordu. Kurmuş olduğu zaviyeler Kuran ezberinin, hadis, fıkıh ve tasavvufla beraber tarım, el becerisi, zanaat de öğretiyordu.

Senusi islam ümmetinin ve özellikle Afrika'da Avrupa bilhassa Fransa sömürgelerinin yayılmaları neticesinde Senusi'nin reformist ve kalkınmacı fikirlerine ihtiyaç duydukları ve misyonerlerin Afrika'da hristiyanlığı yaymak çalıştıkları bir dönemde yaşamıştı. Bu sebeple Senusi İslam ümmetinin ayağa kalkması için islam daveti, siyasi, fikri ve askeri yönleriyle ilgilendi. İslamı ve müslümanları savunmayı yaydı. Senusi zaviyeleri Afrika'nın kuzeyinde, ortasında ve batısında Çad, Nijerya, Mali, Somali'den Mekke, Medine ve Yemen'de bulunan zaviyelerle Arap yarımadasına kadar yayılıyordu.

Bu kapsamlı islami reform hareketi içinde (1862) doğan Ömer Muhtar küçükken babasını kaybettikten sonra Senusi zaviyelerinde (tekke) büyümüş, eğitimi kuranı ezberlediği yerde Senusi zaviyesi şeyhine emanet edilmiştir. Daha sonra, sekiz yıl eğitim aldığı Cağbub Enstitüsü'ne islami ilim tahsil etmek ve bir islam davetçisi olarak Libya'daki insanları eğitmek ve Afrika'da islamı yaymak amacıyla girdi. Senusi hareketi askeri cihatçı tarafı özellikle 1859-1902 arasında babası Muhammed bin Ali es-Senusi sonra liderliği devralan 1844 doğumlu Seyyid Muhammed el-Mehdi'yi sonrasında 1902'de hükmü devralan kardeşi Ahmed es-Şerif es-Senusi gibi liderlerini unutmamıştır.

Ömer Muhtar, Afrika'da islam davetinde Seyyid Muhammed el-Mehdi es-Senusi'nin komutasında çalıştı.Daha sonra Fransa'nın kuzey Çad'ı işgal etmesi üzerine Ömer Muhtar, 1900'de Garu zaviyesinde şeyhken islam sancağı altında Müslüman diyarını savunmak ve Fransız düşmanı geri püskürtmek Çad Müslümanları ile savaşa ve cihada katıldı. İtalya 1911'de Libya'yı işgal etmeye karar verdiğinde Ömer Muhtar, o sırada Osmanlı halifesinin Afrika kıtasındaki vekili olan Seyyid Ahmed el-Şerif es-Senusi komutasında bir saha komutanı olarak liderlik etti. Libya'da İtalyanlarla savaşmakla yetinmedi ve Seyyid Ahmed el-Şerif önderliğinde Mısır'da İngiliz işgaline karşı ve 1915'te ünlü Sellum Savaşı'nda Osmanlı İmparatorluğu ile koordineli olarak savaştı.

Ayrıca Ömer el-Muhtar siyaset ve müzakere alanlarından da geri kalmadı ancak davalarının adaletine güvenenlerin ilkeleri ve politikası ile vatanseverlerin müzakere ve politikasını yürüttü. Seyyid Ahmed eş-Şerif, Türkiye'ye gittikten ve Mustafa Kemal Paşa tarafından kabul edildikten sonra, Ahmed Şerif, yeğeni Muhammed İdris Al-Senussi'yi Libya Mücahidlerinin siyasi lideri olarak atadı, o da Ömer Muhtar'ı askeri mücahidlere liderlik etmesi için atadı. Muhammed İdris es-Senusi, bölgenin jeopolitiğini ve İtalyan-İngiliz anlaşmazlığını okuyan ve özellikle İtalyan kuvvetleri tarafından savaş, yoksulluk ve toplu katliamlar altında inleyen Libya halkının çıkarlarını gören parlak bir politikacıydı. 30 Ekim 1922'de İtalya'da faşistler iktidara geldikten sonra, faşist İtalya'yı yenmek için İngiltere ile işbirliği yapmayı uygun gördüler. Faşist İtalya, mücahitlere karşı baskı, açlık ve güç kullanma politikasını sürdürürken, aynı zamanda insanları aç bırakarak ve kuşatma altına alarak ve çölde toplu kamplara koyarak cezalandırdı ve bunların en ünlüsü el-Akile kampıydı. Bu politika, Libya halkının %25'inin yok edilmesine ve mücahitlerin bu insanlardan aldıkları destek kaynaklarını kurumasına yol açtı. Bu durum Muhtar ve silah arkadaşlarının hiçbir şekilde vazgeçmemesiyle İtalya'nın Ömer Muhtar ve Libyalı mücahitlerin siyasi lideri Prens Muhammed İdris es-Senusi ile uzlaşma ve diyalog kapısını açmak zorunda kalıncaya kadar senelerce devam etti ve bu görüşmeler "Sidi Arhuma" olarak bilinen bölgede 19 Haziran 1929'da yapıldı. Ömer Muhtar bu müzakereleri zekice yönetti ve İtalyanların bol altınla, parayla ve sahte bir başkanlıkla parıldayan cazip tekliflerine boyun eğmedi ve tüm teklifleri reddetti. Direnişin zorluklarını ve geçim sıkıntısını Libya halkının haklarından ve ulusal egemenliğinden taviz vermemeye tercih etti. Bu siyasi yol, Ömer Muhtar onun takipçilerinden biri olmasa da, Ömer Muhtar'ın şehadetinden sonra, Prens Muhammed İdris es-Senusi, 1951'de Libya'nın bağımsızlığına yol açana kadar parlak bir şekilde izlemeye devam etti.

Ömer Muhtar, Libya'da İtalya'ya karşı cihat hareketine yirmi yıldan fazla bir süredir savaşçı, askeri lider, politikacı ve müzakereci olarak Önce Ahmed eş-Şerif'in daha sonra Muhammed İdris es-Senusi'nin yönetimi altında liderlik etti. Ömer Muhtar, 1912'de Enver Paşa ve Mustafa Kemal başkanlığındaki Uşi-Lozan Antlaşması'ndan sonra Libya'dan çekilmek zorunda kalmadan önce büyük Osmanlı Türk liderleriyle de koordineli çalıştı. Ömer Muhtar, Libya direnişini örgütlemeye ve yıllar boyunca yüzlerce savaşın lideri olarak kendisi ve atıyla yorulmadan ve sıkılmadan savaşmaya devam etti, ta ki İtalyan işgalcilerle silahlı bir çatışmada Yeşil Dağ'ın vadilerinden birinde atı yaralanıp Muhtar'ın yere düşmesi ve tutuklanmasına kadar. Bu sırada yetmiş yaşını aşmış olan Muhtar, sömürgeci İtalyanların onu sorgulamak için o meşhur mahkemede Ömer Muhtar'ın hiç gardını düşürmedi ve boyun eğmedi. Karar 16 Eylül 1931'de Saluk köyünde ve halkın gözü önünde verildi.

​​​​​​​Ömer Muhtar, özellikle merhum Mustafa Akkad'ın yönettiği filmden sonra, tüm Müslümanlar arasında cihadın, vatanseverliğin ve sömürgeciye karşı savaşın sembolü haline geldi.