Dildeki Ortaklığın Araplar ile Türkler Arasındaki İlişkiler Üzerindeki Etkisi

Yrd. Doç. Dr. Abdülcevad Hardan[1]

Kendine has bir canlılığa sahip yaşayan bir dil olan Türkçe, başta Arapça ve Farsça olmak üzere komşu halkların dilleriyle birçok kelimeyi paylaşıyor. Yani Arapça ile Türkçe arasında binlerce ortak kelime, aynı zamanda atasözü ve deyimler mevcut. Bu makale, tam da bu fikir üzerine kurulu.

Türkçede binlerce Arapça kelime kullanılıyor; aynı şekilde (belki daha düşük bir oranda) Arap ülkelerinde konuşulan lehçelerde (ammice) de Türkçe kelimeler yer alıyor. Türkçenin ödünç aldığı Arapça kelimeler, yalnızca Kur'an-ı Kerim ve peygamberlikle ilgili dini terimlerle sınırlı kalmıyor.

İletişimdeki kalite; Araplar ile Türkler arasında etkili ilişkiler kurmanın bir koşulunu, düşünce ve duyguları ifade ederek kalpten kalbe bir yol kurma, bir arada yaşama yönündeki temeli teşkil eder. Nitekim doğru bir iletişim, sağlıklı toplumsal bağları da beraberinde getirir. Yani size şunu söyleyeyim: Araplar ile Türkler arasında iyi bir iletişim sağlandığı takdirde size barış ve güvenlik içerisinde bir sosyal yaşamı garanti edebilirim.

Gönderen ile alıcı arasındaki yanlış anlaşılmadan ve ağın kesintiye uğramasından doğan birçok sorun yaşanabilir. Bu nedenle sözleşme gibi önemli metinlere bir çevirmenin el atması gerekir. Ancak örneğin göçmen veya turistlerin her durumda ve her zaman bir tercüman bulması kolay değil elbette. Nitekim bir çevirmen aracılığıyla veya dijital cihazların yardımına başvurularak iletişim kurmak imkansız olduğunda, mesajı alıp cevap verme yönünde bir mücadele etme ihtiyacı patlak verir. Bu noktada bir yakınlaşma, yaklaşma veya dilsel ortaklığın keşfi kaydedilemez; daha ziyade bilinmeyenin bulup çıkarılması üzerine durulur.

Birbirine kardeş veya birbirinin kolları olmayan Türkçe ve Arapça, cümle kuruluş biçimleri bakımından ayrılıyor; Arapça türetme biçimleri ile Türkçedeki ekler birbirinden farklılık teşkil ediyor. Ancak Türkçede binlerce Arapça kelime yer alıyor. Aynı şekilde (belki daha düşük bir oranda) Arap ülkelerinde konuşulan lehçelerde (ammice) de Türkçe kelimeler yer alıyor. Türkçenin ödünç aldığı Arapça kelimeler, yalnızca Kur'an-ı Kerim ve peygamberlikle ilgili dini terimlerle sınırlı kalmıyor;nitekim sosyal, kültürel, siyasi ve insan hakları alanlarında da ortak kelime ve terimler görülüyor. Bu açıkça gösteriyor ki, Türkçenin kendi ailesinden diğer diller dururken özellikle de Arapçadan kelime ödünç alması, aralarındaki dostluk bağları, acil ihtiyaçlar, her iki tarafın da sahip olduğu değer, kültür, düşünce ve bilimlere dayanıyor.

Nitekim bir güç ve zenginlik kaynağı olan diller, diğer dillere bilimsel, fikirsel, dilbilimsel katkıda bulunur; dilsel ve yapısal genişleme sağlar. Bu durum; takas, işgal, intihal ya da dil, kimlik ve düşünce savaşlarına değil de Araplaştırma veya Türkleştirmeye, iskana ve ulusal dil politikasına dayanıyor.

Telaffuzlardan anlam çıkarmayan Araplar ve Türkler, aksine telaffuz ve manaları genellikle birlikte ödünç almıştır. Selçuklu döneminden Cumhuriyet dönemine kadar kullanılan Arapça harfler, Latin harfleri yerini alana kadar Türk mirasının, bilimleri ve tarihinin hazinesi niteliğindeydi.

Diğer yandan, dilleri arasındaki dilsel ortaklığın Araplar ile Türkler arasındaki ilişkiler üzerinde hem olumlu hem de olumsuz etkileri mevcut. Bu durum bir yandan Araplar ile Türkleri birbirine yaklaştırıp iletişimi kolaylaştırıyor. Öte yandan telaffuzda aynı olan bir kelime, anlamda farklılık teşkil edebiliyor; bu da yanlış anlaşılmalara ve uyumsuzluğa yol açabiliyor. Örnek vermek gerekirse, bir Arap adam, aralarında çıkan anlaşmazlık nedeniyle Türk eşinden boşanmak istemiş. Anlaşmazlık sebebi ise telaffuzda aynı olan bir kelimenin anlamda farklılık teşkil etmesi. Kadının bir konuda eşine "Biraz gayret göster" demesi üzerine adam öfkeleniyor. Nitekim ikisi de ayrılmayı düşünüyor. İşin doğrusu sözlerinde ayrılmaya sebebiyet verecek herhangi bir şey bulunmayan kadın, aslında "Biraz çaba sarf et" demek istemiş. Ancak Arapçada "gayret" şeklinde telaffuz edilen "غَيْرة" kelimesi "izzeti nefis, kıskançlık, heves" anlamlarına geldiği için adam bu cümleyi, "Ey şeref yoksunu, biraz şerefli ol" olarak anlamış. Yani Araplar ile Türkler arasında kimi zaman üzücü, kimi zaman da güldürücü bu tür yanlış anlaşılmalar yaşanabiliyor.

Telaffuzda ve anlamda aynı olan kelimeler ve Arap-Türk ilişkileri üzerindeki etkileri

Dilsel ortaklık, diğer ilimlerdeki ortaklığa benzer. Nitekim ilim içimizde saklıdır; itici bir güç ve araçtırma vesileleriyle onlara ulaşırız. Yollarımız tıkandığında ve bir çaremiz kalmadığında Türkçe ile Arapça arasındaki dil ​​ortaklığından define ve hazineler çıkarmamız gerekir. Yani itici bir güç olmasaydı bu hazinelerle asla karşılaşamazdık.

Telaffuz ve anlamdaki aynilik ise iletişimi kolaylaştırmayı, çeviri karmaşıklığını çözmeyi sağlar. Bugün bu yönde binlerce örnek mevcut. Aşağıdaki diyalog, bu konuda size bir fikir verebilir.

Halid, bir 15 Temmuz sabahı memur Fatih ile konuşuyor. İkisi de dil ortaklığından doğan hazineleri kullansa da, dediğimiz gibi bilinmeyeni bulup çıkarmaya da çalışıyor.

Nitekim şunlar yaşanıyor:

Fatih

Halid

Telaffuz ve anlamda ortaklık

Bilinenden bilinmeyenin çıkarılması

İsminizi ve soy isminizi yazınız

تمام، كتبتُ اسمي وكنيتي

(Tamam, ismimi ve soy ismimi yazdım)

İsim, ve, تمام, اسم

 

Soy isim

كتبتُ - كنيتي

Evrak ve belgeleriniz hazır mı

نعم أوراقي حاضرة- تفضل

 

(Evet evraklarım hazır, buyrun)

Evrak, hazır

أوراق - حاضرة

Belgeler

نعم- تفضل

Tamamdır, yarın sabah gelip teslim alabilirsiniz

إن شاء الله، يعني أنَّ وقت التسليم غدًا صباحًا

 

(İnşallah, yani teslim zamanının yarın sabah olduğunu söylüyorsunuz)

Tamam, sabah, teslim

إن شاء الله- صباحًا- وقت- تسليم- يعني

Yarın, gelip, alabilirsiniz

 

غدًا

Allah’a emanet ol

شكرًا - في أمان الله

(Teşekkürler, Allah’a emanet)

Allah’a emanet

أمان الله

ol

 

Bu yakınlaşmanın bazı durum ve şartlara bağlı olduğunu bilmemiz gerekir. En önemlileri ise şunlar:

Konuşmanın yerel lehçe ile değil, fusha (kurallara bağlı olunan dil) ile gerçekleştirilmesi, muhatabın içerisinde bulunduğu durumun, şartların, dildeki yeterliliğinin, konuşma süresinin dikkate alınması, muhatabın mesajı alıp mesajın çıktılarına göre hareket etmeye hazır olduğundan emin olana dek söylenmek istenenin yorulmak bilmeden tekrar edilmesi gerekir.