Diasporada Suriye Edebiyatı
Muhammed Zekeriya el-Hamad


Hayatın çeşitli alanlarında birçok olasılığı ortaya çıkaran Suriye devriminden sonra Suriye edebiyatı, daha doğrusu göç edebiyatı veya iltica edebiyatı olarak adlandırılabilecek şeyi mi oluşturdu?

Suriye örneğinde, özellikle edebi ve şiirsel üretim, bu edebi türler aracılığıyla ortaya çıkan yara ve keder çığlıklarıdır.

Halkın vicdanını dile getirerek sadece Suriye'de değil, tüm Arap ve İslam milletinin dili oldu.

Diaspora şiiri hakkında şunları söylediler: Diaspora şiiri veya göç edebiyatı, Kuzey ve Güney Amerika kıtalarında bir dizi Arap şair, yazar ve sanatçı tarafından, özellikle Lübnanlılar tarafından başlatılan şiirsel, edebi ve sanatsal üretimdir. Bu şairler, Şam ülkelerinin siyasi, ekonomik ve sosyal koşulları tarafından on dokuzuncu yüzyılın sonunda ve yirminci yüzyılın başında Amerika'ya göç etmeye zorlanmışlardı.

     O zamandan beri, Arap kültürünün ve dilinin ve o dönemde Kuzey ve Güney Amerika kıtalarına aktarılmasında dikkat çekici bir şekilde başarılı olan Arap şair ve yazarlarına atıfta bulunmak için "diaspora edipleri/göç edipleri(udeba'ul-mehcer)" olarak adlandırıldılar. Diaspora edipleri, vatanlarından ve ailelerinden ayrı kalmanın acılarını sanatsal yaratımlarında somutlaştırıp anlatırlar ve bunlara olan özlemi ifade ederler.

     Bu noktadan hareketle diaspora edebiyatı ve şiirinin yurt dışında ve yurt içinde yaygınlaştığı ve "diaspora edebiyatı" isimli özel bir edebi ekolün oluştuğu söylenebilir. Diğer edebi ekollerden ayrılan özellikler, şairler ve öne çıkan ögelere sahiptir. Öne çıkan özellikleri hayatın ve varoluşun sırları üzerine çokça düşünmek, insan ruhunu keşfetmek, insan toplumuna, hümanizmin ortaya çıkışına ve büyük insani değerlere bakarak bakış açısını genişletmektir. Ayrıca şiir vezinlerini yenilemeye çalışmasıyla öne çıkan bir yönelimi de vardır. Konu bakımından tasavvufi ve zühdi eğilim, eski prangalardan tamamıyla özgürleşmek, sanatsal üslup ve kendine özgü karakter, vatan özlemi, doğaya duyulan hislerin derinliği, derin düşünce, hümanistik eğilim, şiire hassas özen ve betimleme ve ifadede ustalık fark edilir.

     Bu tanımlama"Edebiyat başta olmak üzere şiir, ardından roman ve diğer sanatlar da dahil olmak üzere hayatın çeşitli alanlarında birçok olasılığı ortaya çıkaran Suriye devriminden sonra Suriye edebiyatı, daha doğrusu diğer edebi dönemlerden farklı olarak belirli özellikler ve ayırt edici bir izle göç edebiyatı veya iltica edebiyatı olarak adlandırılabilecek şeyi mi oluşturdu?" sorusuna uyuyor mu?

     Bu soruyu cevaplamak için iki edebiyatı üç açıdan karşılaştırmak gerekir:

     İlk olarak, göç durumu ve iltica durumu: Lübnan'dan veya Şam ülkelerinden denizaşırı ülkelere göç eden şairler, savaşın her şeyi mahvetmesi, hayatı çekilmez bir cehenneme çevirmesi ve düzgün yaşama imkanlarının olmaması gibi bazı hususlardan dolayı daha iyi bir hayat arayışında oldukları için gönüllü olarak göç etmişler, daha iyi bir fırsat aramak amacıyla dünyayı dolaşmak için yola çıkmışlardır. Beklemedikleri durumlarla karşı karşıya kalmış, yeni hayatla aldatılmış ve hayal kırıklığına uğramıştır, bu nedenle bu yeni koşulları ve vicdanlarını rahatsız eden vatan özlemini edebiyatla dile getirmişlerdir. Yeni yaşamı, farklı kültürleri ve daha önce aşina olmadıkları yaşam biçimlerini tanımaları onları bu durumu ifade eden farklı bir edebi üslup benimsemeye sevk etmiştir. Ancak bununla birlikte, yeni yaşamlarında hayatları biraz sakindi, bu yüzden yeni bir edebiyat türü yaratmak için derin bir tefekkür ve zamana sahip olduklarını görüyoruz. Suriye örneğinde, koşullar neredeyse tamamen farklıdır, çünkü göç etmeyi kendi tercihleriyle değil, her taraftan onları saran bir füze yağmuru, şiddetli bir savaş ve tehlike altında iltica etmişlerdir. Kaderleri farklı coğrafyalara dağıtılmış, farklı kültürlere ve koşullara sahip birçok ülkeye düşmüş, farklı muamelelere maruz kalmışlardır. Ancak, yaşamaya devam edebilmeleri için asgari yaşam gerekliliklerini temin edebilecek bir maaş almak alabilmek amacıyla koşullarla mücadele etmişlerdir. Buna ek olarak, savaşın devam etmesi, ailelerinin savaş ve tehlike bölgelerinde bulunmaları, onları günlük yaşamlarında savaşı yaşamaya ve neredeyse bir günlerini bile acısız ve trajedisiz yaşamamalarına sebep olmuştur. İki grup arasındaki psikolojik durum çok farklı olduğu için bu onların edebi üretimlerine de yansımaktadır. Edipler ülkelerinden çıkıp dünyanın tüm ülkelerini doldurmuş olsalar bile Suriye edebiyatı savaşın gölgesinde bir edebiyattır.

     İkincisi, diaspora edebiyatının iki asil ekolü olan er-Rabıta el-Kalemiyye ve er-Rabıta el-Endelüsiyye'de gördüğümüz üzere diaspora edebiyatını karakterize eden edebi biçimdir. Az önce bahsettiğimiz gibi iki ekolün diaspora şiirini öne çıkaran üsluba verdiği ehemmiyeti ve şiirsel üslubunda vezin ve diğer unsurlar olmak üzere yenilik çabalarını görüyoruz. Suriye örneğinde ise, özellikle edebi ve şiirsel üretim, bu edebi türler aracılığıyla ortaya çıkan yara ve keder çığlıklarıdır. Travma edebiyatı ya da facia edebiyatı olarak adlandırılabilir çünkü bir kısmının hala zorla maruz kaldığı bu güç olaylar sebebiyle hissetikleri acıların ifade edilişidir. Bu nedenle, ortaya çıkan edebi biçimlerin, yazarların daha önce yazdıklarının bir uzantısı olduğunu görüyoruz. Aruz vezni ile yazmaya alışanların aruza, çağdaş şiir biçimleriyle yazanların da buna devam ettiklerini görüyoruz. Burada bir istisna olarak daha önceden yurt dışına çıkmış olan ediplerin biçimde değil ama üslupta bazı yenileme çabaları olduğunu görüyoruz.Alışılagelmiş söylemden uzaklaşıp imgeleri yoğunlaştırmaya, kullanılmış ve tanıdık olan anlatımdan kaçınmaya odaklandığı için şiirde kendine yeni bir üslup geliştiren edebi Şezerat grubunda olduğu gibi. Bunun dışındakilere gelince sanatsal üretim ve biçimin yüceltilmesi pahasına doğrudanlık ve anlama odaklanma yaygındır çünkü edebi üretimin çoğunda olayların bir tasviri ve duygusal bir tepki vardır.

     Üçüncüsü ise her iki tarafın da ele aldığı konulardır. Diaspora edebiyatında başında vatan özlemi gelen duygusal eğilimin yanı sıra zihinsel felsefi bir eğilim vardır. Diaspora ve iltica üzerine Suriye literatürüne gelince, vatana, vatanın kaybına, insanların mahrum bırakıldığı çocukluk bahçelerine duyulan özlem, Suriye dışarısında yaşayan insanlardan daha çok zorunlu olarak göç eden Suriye içerisindeki insanlara odaklanmaktadır. Bunun şahitlerinden biri Suriye içerisinde göç etmiş ve evinden men edilmiş onu görememiş ve üzüntüsünden ölmüş olan şair Nadir Şaliş'in sabah akşam yaşanılan olayları yanan bir göğsün iç çekişleri gibi tasvir etmiş olan o meşhur şiirdir. Şehit konusu belki de özgürlük, haysiyet, insana yakışır bir yaşam hakkı, baskıya karşı devrim ve halklara düşman olan, onları ezen ve onların haklarının elde edilmesi ile aralarında duran yozlaşmış ve adaletsiz rejimleri kınamak kadar yer kapsayan en geniş konulardan biridir.

     Yukarıda belirttiğim gibi, devrimci Suriye edebiyatında edebi biçim ve üslup açısından bir yenilenme olmadığı, edebi üretim açısından farklılık göstermediğini, ancak sunduğu konular itibariyle halkın vicdanını dile getirerek sadece Suriye'de değil, tüm Arap ve İslam milletinin dili oldu.