ABDULKADİR ES-SÂLİH (MARE’NİN HACISI)
YAZAN: AMR el-HALEBÎ


Dürüstlüğü ve tevazuu toplum içinde yüksek bir mertebeye ulaşmasını sağlamıştı. Rejimle savaşan en büyük birliklerden biri olan Livâ sancağının komutanıydı.

Bugün kimse onun hayat hikâyesini sınırlı kelimelerle ifade edemez. Ki onun hayatı, devrim gençlerinin yürüdükleri yolda kendilerine örnek aldıkları bir sembol olmuştur.

Bugün kimse onun hayat hikâyesini sınırlı kelimelerle ifade edemez. Ki onun hayatı, devrim gençlerinin yürüdükleri yolda kendilerine örnek aldıkları bir sembol olmuştur.

Mütevazı dindar bir insandan, davet ehlinden, bir ordu komutanı ve devrim sembolüne…

Bugün kimse onun hayat hikâyesini sınırlı kelimelerle ifade edemez. Ki onun hayatı, devrim gençlerinin yürüdükleri yolda kendilerine örnek aldıkları bir sembol olmuştur.

Suriye’deki devrimin önemli şahsiyetlerinden,

En meşhur sembollerinden ve ikonlarından biri…

Devrimin her üye ve grubunun sevdiği mütevazı Sâlih…

Şehit komutan… Mare’nin hacısı…

Bunlar devrim komutanı, Suriye devriminin birliklerinin en meşhurlarından Livâ sancağının komutanı Abdulkadir es-Sâlih hakkında söylenen bazı sözlerdir.

Bugün kimse onun hayat hikâyesini sınırlı kelimelerle ifade edemez. Ki onun hayatı, devrim gençlerinin yürüdükleri yolda kendilerine örnek aldıkları bir sembol olmuştur. Ben yalnızca Sâlih’in, Allah ona rahmet etsin ve şehadetini kabul etsin, kendisiyle şereflendiğim arkadaşlığından bazı şeyleri anlatmakla onur duyuyorum.

Ben onu Halep’te devrimin başladığı ilk zamanlarda tanıdım. Bu sıralarda o bir mahalleden diğerine, bir ilçeden ötekine dolaşarak rejim karşıtı gösterileri düzenliyor ve koordine ediyordu.

Ben ve benim gibi Abdulkadir es-Sâlih’i devrimin başında tanıyanlar onun devrim için yanıp tutuşması karşısında büyülenmiştik. Onun hırsı ve tutkusu bizi de devrim yolunda yürümeye sevk etmişti. Onun her şeyi farklıydı. Soğukkanlılığı, konuşması, gözlerindeki parlaklık, gülümsemesi, şakalaşması, dürüstlüğü, tevazuu, cesareti, ihlası, vefası, canla başla çalışması.

Tüm bu özellikler beni onunla arkadaşlık etmeye itmişti. Onun dürüstlüğü ve tevazuu toplum içinde yüksek bir mertebeye ulaşmasını sağlamıştı. Rejimle savaşan en büyük birliklerden biri olan Livâ sancağının komutanıydı.

Onun komutan olması hususunda kimsenin itirazı yoktu, bilakis herkes onun emri altında toplanmıştı. Bir şeye karar verirken herkesle istişare eder, anlaşmalarını ve bir olmalarını sağlardı.

Halep’teki olayların haberini en önden aktarma görevimi yaptığım sırada tanıdım onu. Savaş meydanında savaşçılarının önüne geçiyor, onların yiyip içtiklerinden yiyor ve içiyor, askerlerinin uyuduğu birinci cephe hattında uyuyordu.

2012 yılının sonlarında bir gün onun arabasında birlikteydik. Zalâm dâmis bölgesinin ortasında, Halep’in kuzey köylerinden birinin köy yolundaydık. Tepemizde uçaklar yerdeki ışıkları takip ediyor ve fark ettikleri ışıklara doğru hedef alıyorlardı. Bana döndü ve o sıcak köylü lehçesiyle şöyle söyledi: “Çok düşünme. Ecel bugün değilse yarın. Değilse bir sene, iki sene ya da daha sonra. Yolun sonu belli. Rejim devrimcileri bırakmayacak. Ya biz kazanacağız ya onlar. Önemli olan sadece niyet. Allah bize şehadet yolunu nasip etsin.”

Allah sana rahmet etsin Ebû Mahmud. Sen Allah’ı tasdik ettin, Allah da seni tasdik etsin.