Çanakkale'deki Suriyeli Şehitler

Bazıları Suriyelilerin burada ne yaptığını, bazı Suriyeliler de onları Türkiye'ye getiren şeyin ne olduğunu sorguluyor. Suriyeliler ve Türkler arasında din, tarih, coğrafya, dil, komşuluk ve gelenekler gibi ortak pek çok nokta olmasaydı şayet, bunlar iyi ve mantıklı sorulardı. Bu noktalardan en önemlisi de omuz omuza can veren, kanları bu memleketin toprağında birbirine karışan şehitlerdir.

Nitekim İstanbul, Çanakkale ve Şanlıurfa'daki şehit mezarlıklarında buralardaki savaşlarda can veren binlerce Arap şehidin mezarları bulunuyor. Bugün İstanbul ya da Gelibolu'daki şehitlikleri ziyaret ettiğinizde Arap dünyasının çeşitli yerlerinden gelip bu topraklarda şehit olanların ve bölgelerinin isimlerine rastlarsınız.

Zirâ toprak bütünlüğünü korumaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu, 1914'te Birinci Dünya Savaşı'na girmek zorunda kalmış; bu devlete ait geniş coğrafi bölgelerin çoğunda cepheler açılmıştı.

Haçlı orduları bu savaşta İslam dünyası bayrağını taşıyan Osmanlı Devleti'ne saldırmak için birleşirken Osmanlı İmparatorluğu'na ait bölgelerden ve İslam dünyasının dört bir yanından genç Müslümanlar ise kutsal sancak ve hilafet bayrağı etrafında toplanmak için bu topraklara akın etmişti.

Osmanlı Devleti seferberlik ilan ederken hilafet kurumu ise Müslümanlar tarafından geniş çapta desteklenen cihat fetvası hazırlamıştı. Böylece erkekler, Balkanlar, Orta Doğu, Kafkaslar, Kuzey Afrika ve Arap Yarımadası'ndaki askerlik şubelerine akın etmeye, İslam dünyasının birçok yerinden çok sayıda gönüllü bu topraklara gelmeye başlamıştı.

Çanakkale cephesi, ilk ve son savunma hattı olduğu için diğer tüm cephelerden olduğu gibi; İslam dünyasındaki tüm dini otoritelerin altında birleştiği hilafetin, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu'nun siyasi ve idari başkenti İstanbul Dârüssaâde'sinden de farklıydı.

Osmanlı ordusunun 18 Mart 1915'te müttefik devletlere (İngiltere, Fransa, Yeni Zelanda ve Avustralya) galip geldiği Çanakkale Savaşı ise dönemin en önemli savaşlarından biriydi.

Nitekim bu savaşta Arapların ve Türklerin kanı, tarih boyunca nesillerin hafızasına kazınacak tarihi bir sahnede birbirine karıştı.

Osmanlı İmparatorluğu'nun başkent İstanbul'u işgal etmek isteyen müttefik devletlere karşı elde ettiği bu ezici zaferinde, o zamanlar Osmanlı'ya bağlı Halep şehrinden isimleri kayıt altına alınan 551 şehit verildiği, diğer yandan kayıt altına alınmayan birçok şehidin de olduğu biliniyor.

Müslümanların zihinlerinde önemli bir yer edinen, son İslam ordusunun uluslararası haçlı ittifakını mağlup ettiği bu savaş, o gün orada savaşan Arap askerleri zürriyetinin bugün övündüğü bir anı olarak kaldı.

Çanakkale savaşı, Osmanlı İmparatorluğu'ndaki en önemli liderlerden biri olan Mısırlı Sadrazam Sait Halim Paşa'nın (Allah rahmet eylesin) savaşın başındaki katılımıyla Araplar arasında diğerlerinden farklı bir yer edindi.

Suriye'nin Suveyda şehrinden Prens Fahd bin Ferhan el-Atraş da Çanakkale'deki kahramanlığı ile biliniyor. Manisa'nın Demirci ilçesi kamunbayı olan ve bu savaşta kahramanlığını sergileyen Atraş, Osmanlı İmparatorluğu'na olan sadakati ve kendileriyle işbirliğinde bulunmayı reddettiği İngilizlerin zulmü nedeniyle, hayatının geri kalanını sürgünde geçirmişti.

Bu savaşa İdlib, Afrin ve Maarat en-Numan'dan kahramanlar da katılmıştı. Afrin'den Reşid İbo ve Hasan Kerim Ağa, Harem'den Necib Avid ve Yusuf es-Sadun, aynı zamanda İngiliz savaş gemisini yerle bir eden birimde subay olarak çalışan Cebel ez-Zaviyeli Hassun Rahbizade, bu kişilerden en meşhurları olarak biliniyor.

Nitekim bu savaş, dedeleri cepheye katılan herkes için güzel kokulu, gurur verici bir anı olarak kaldı. İstanbul, Çanakkale ve Şanlıurfa'daki şehit mezarlıklarında buralardaki savaşlarda şehit olan binlerce Arap şehidin mezarları bulunuyor. Bugün İstanbul ya da Gelibolu'daki şehitlikleri ziyaret ettiğinizde Arap dünyasının çeşitli yerlerinden gelip bu topraklarda şehit olanların ve bölgelerinin isimlerine rastlarsınız.

İstanbul, Ankara, Trabzon, Mardin, Bağdat, Şam, Beyrut, Trablus, Kahire, Musul, Kudüs, İdlib ve Halep gibi çeşitli şehirlerden oluşan Osmanlı, en nihayetinde müttefik devletlere karşı galibiyet elde etmişti.

Müttefik devletlerin 16 gemiden oluşan filosu, hilafet ordusu pozisyonlarına yönelik iki haftalık yoğun bombardımanın ardından ilerlemişti. Ancak Osmanlı'nın boğaz sularını mayınlama planı, gelişmiş savaş gemilerini ağır bir yenilgiye uğratmada doğru ve başarılı bir adımdı.