Büyük Türk Şiirinin Öncüsü: Sezai Karakoç
Zekeriyya el-Hamed
Sezai Karakoç hem modern Batı şiirden hem de İslam medeniyetinin kaynaklarından etkilenmişti ve Batı edebiyatlarındaki “soyutlamanın” İslam sanatına uygun olduğunu düşünüyordu
Sezai Karakoç, İslam dünyasının dirilişi için edebi ve politik anlamda hiç durmadan çaba sarf etti ömrü boyunca
Edebiyat ve sanat Sezai Karakoç’un elinde İslam'a, hayra ve ahlakın güzelliklerine davet için bir araçtı
Manevi Türk şiirinin öncüsü olarak nitelendirilen rahmetli Sezai Karakoç, edebi açıdan hem modern şiirden hem de İslam medeniyeti tarihinden etkilenmiştir. Zira hem Batı edebiyatına hem de İslam düşüncesine ilgi duymaktaydı.
Sezai Karakoç, 22 Ocak 1933’de Diyarbakır'ın Ergani ilçesinde Emine Hanım ile Birinci Dünya Savaşı'nda Kafkasya Cephesi'nde Ruslara esir düşen Yasin Bey’in oğlu olarak dünyaya geldi. İlkokulu Diyarbakır’da, ortaokulu Kahramanmaraş'ta, liseyi ise 1950'de Gaziantep'te tamamladı. 1955’te Ankara Üniversitesi maliye bölümünü bitiren Karakoç, sonrasında Maliye Bakanlığında Hazine Genel Müdürlüğünde görev aldı. 11 Ocak 1956’da müfettiş yardımcılığına, 1959’da ise gelir kontrolü olarak İstanbul’a atandı. İşi dolayısıyla birçok şehri gezme imkânı bulan Karakoç, askerliğini ise 1960 yılında yedek subay olarak yaptı.
Edebi ve fikri hayatını “diriliş ve uyanış nesli” olarak adlandırdığı gençlerin yetiştirilmesine adayan Karakoç, ilk eserlerini Büyük Doğu dergisinde yayınladı. Düzenli günlük yazıları ise 1963 itibariyle Yeni İstanbul gazetesinde yayınlanmaya başladı.
Türk edebiyatının meşhur şiirlerinden “Mona Rosa” şiiri ile okurların gönlünde taht kuran Karakoç, edebi çalışmalarına daha fazla zaman ayırmak için resmi görevinden istifa etti. Eserlerinde ortaya koyduğu dünyayı gerçekleştirmek için 1990 yılında Diriliş Partisi’ni kurdu. Yedi yıl genel başkanlığını yürüttüğü Diriliş Partisi, 1997’de kapatıldı.
Dünya savaşlarında mağlup edilmiş İslam dünyasını yeniden diriltmeyi amaçlıyordu. Edebi hayatı boyunca diriliş kavramı hakkında farkındalık yaratmak için çalışan Karakoç, İslam dünyasının uyanışı için şiirsel, entelektüel ve politik düzeyde çaba sarf etti.
Manevi Türk şiirinin öncüsü olarak nitelendirilen rahmetli Sezai Karakoç, edebi açıdan hem modern şiirden hem de İslam medeniyeti tarihinden etkilenmiştir. Zira hem Batı edebiyatına hem de İslam düşüncesine ilgi duymaktaydı. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğunu düşünmekteydi.
Akademisyen ve çevirmen Abdurrezzak Berakat, Karakoç’un Hızırla Kırk Saat şiirinin çevirisindeki girizgahta Karakoç’un davanın şeref ve ihtişamı ile sanatın çekiciliği ve güzelliğini birleştiren harika bir şair olduğunu yazıyor.
Karakoç’un söz konusu şiiri, çağdaş Türk şiirinde dini bir karaktere (Hızır) odaklanan tek şiir sayılıyor. İçerisinde ilhamları ile dolu kırk adet şiir bulunan “Hızırla Kırk Saat” şiir kitabı; geçmiş, bugün ve gelecek ruhunun uyumla mezc olmuş halidir.
Berakat, İslam dünyasından izlerin bulunduğu medeniyette büyüdüğünü söylediği Karakoç’un Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Yunus Emre, Şeyh Galip, Hâfız-ı Şirâz ve Muhyiddin İbnü'l-Arabî gibi tasavvufi şairlerden ve Bediüzzaman Said Nursî’nin Risale-i Nur’undan etkilendiğini vurguluyor.
Necip Fazıl Kısakürek ile Karakoç, muasır şairlerdir. 20. yüzyılda birçok düşünür ve yazar tarafından benimsenen İslami diriliş kavramının vücut bulmuş hali Karakoç, söz konusu şiirinde şöyle diyor:
“Kuruyan şehirler vardır
Hızır
Ay bölünüşünden dökülen
Tüveyçler taşır onlara
Ve o kentler bir akşam gençleşirler”
39. şiirde ise şu ifadeler geçiyor:
“Bir kadir gecesinde
Dönüşmeye başladı kaderi
Yeryüzünde
Karınca azabına uğratılmış Müslümanların
En yoksulu insanların
En çok ezilmişi
Ezilmişlerin bile ezdiği
Acımalarından yenilgileri
Susan susturulan
Değiştirilip dönüştürülen
Tarihi ekşitilen
Faydalanılan şelâlesinden
Ama içecek sudan yoksun edilen
Sökülüp atılan coğrafyasından
Bağbozumu mantığından”
Müslümanların maddi manevi gasp edilmesini eleştiren Karakoç, şöyle söylüyor:
“Kardeşim İbrahim bana mermer putları
Nasıl devireceğimi öğretmişti
Ben de gün geçmez ki birini patlatmayayım
Ama siz kâğıttakileri ve kelimelerdekini ve sözlerdekini
Nasıl Sileceğimi öğretmediniz”
Cemal Süreyya, Karakoç’u “Çok daha yetenekli bir Mehmet Âkif’in tinsel görüntüsüyle adamakıllı dürüst bir Necip Fazıl’ınkini iç içe geçirin” sözleriyle tanımlamıştır.
Geleneksel şiir ile de ilgilenen Karakoç, şiirlerini modern şiir diliyle yazmıştır. Aynı zamanda şiirlerine soyutlamayla sahip çıkmasıyla tanınan Karakoç, genel olarak soyutlamaya dayalı modern sanat ile temas halinde olmuştur. Ancak soyutlama ile kaldığı taktirde bir eksikliğin olacağına inanmış, bu nedenle soyutlaştırdığı hususları yeniden bağlama oturtmuştur.
Bir şairin kendisi olması, kendisine yetmesi ve kendisinden memnun olması gerektiği ilkelerine inanan Karakoç, “Edebiyat Yazıları” serisinde şiir anlayışını anlatıyor.
Kanaat önderleri, siyasetçiler ve düşünürler tarafından da okunan şiirleriyle gönüllerde yer eden ünlü şair, 16 Kasım 2021 Salı günü 88 yaşında İstanbul'da hayata gözlerini yumdu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sezai Karakoç’un vefatı ardından bazı gazetelerde yayınladığı taziye mesajında, merhum şair ve düşünürün edebi ve entelektüel başarılarına övgüde bulundu. Erdoğan, söz konusu mesajında “Şiirleri, fikirleri ve mücadelesiyle nesillerin gönül ve ruh dünyasını şekillendiren, milletimizin yakın dönemdeki en önemli değerlerinden Sezai Karakoç” ifadelerini kullandı.
Uluslararası Müslüman Alimler Derneği (UMAD) de yazar Karakoç'un vefatı dolayısıyla İslam milleti ve Türk halkına en içten taziyelerini iletti. UMAD’ın yayınladığı taziye mesajında “Türkiye Cumhuriyeti dönemi İslam düşüncesinin en önemli isimlerinden ve İslami entelektüelliğin temel direklerinden biri olan Sezai Karakoç, kırktan fazla farklı düşünce, edebiyat ve şiir yazılarına sahip idi. Karakoç, İslam aleminin birliğine düşkündü. Edebiyat onun elinde İslam'a, hayra ve ahlakın güzelliklerine davet için bir araçtı” ifadelerine başvuruldu.