Bayrak Kahramanı: Kısakürekzade Mehmet Ali Bey

Bu olaylar sırasında kurtuluş hareketinde, kitlelerin duygularını alevlendirip canlandırmada aktif rol alan isimlerin arasında Kısakürekzade Avukat Mehmet Ali Bey de vardı.

Ey necip İslam milleti; vaktine hazır ol, 1300 yıldır Hazret-i Allah’ı ve Şanı Yüce Peygamberini razı ettiğin bir din ölüyor.

Maraş Şehri'nin hikayesi, orta Anadolu'nun güneyinde Türklerin Fransız sömürgesine karşı direniş tarihinde ilham veren devrim hikayelerinden biridir.

Bu olaylar sırasında kurtuluş hareketinde, kitlelerin duygularını alevlendirip canlandırmada aktif rol alan isimler ortaya çıktı. Fransız sömürgeciliğine karşı bu halk kurtuluş direnişinin önemli isimleri arasında Kısakürekzade Avukat Mehmet Ali Bey de vardı. Zalim Fransız işgaline karşı Kahramanmaraş'ı savunmasında ve direnişte bu destanın en önemli isimlerinden biriydi.

Mehmet Ali Bey, 1881'de Maraş'ta doğdu. Mesleğinin avukatlık olması sebebiyle toplumda önemli bir yeri vardı ve insanlar arasında dinlenir sayılırdı. 28 Kasım 1919 Cuma günü, Türk bayrağı Maraş kalesinden indirildi ve yerine Fransız bayrağı asıldı. Kısakürekzade Avukat Mehmet Ali Bey insanları direniş ve devrim için ayağa kaldıracak bir beyanname yazdı. Beyanname şehrin farklı bölgelerinde basıldı ve Cuma namazını eda etmek için Ulu Cami'de şehrin büyük bir kısmı bir araya geldi. Namaz için ezan okuduktan sonra cami imamı Rıdvan Hoca "Bayraksız Cuma namazı olmaz" dedi ve cemaate şöyle seslendi: " Kalesinde bayrağı dalgalanmayan bir ümmet hürriyetini kaybetmiş demektir. Hürriyetin olmadığı yerde, Cuma namazı kılmak caiz değildir." Bu sırada, Mehmet Ali Bey, sağlık problemleri sebebiyle yatağında olmasında rağmen bu mühim hadiseyle yatağından doğrulup kalemini alarak insanları Fransızlara karşı durmaya yüreklendiren bir beyanname yazmaya koyulmuştur.

“Alem-i İslam’a Hitap Beyannamesi”nde şöyle yazar Mehmet Ali Bey: "Ey necip İslam milleti; vaktine hazır ol, 1300 yıldır Hazret-i Allah’ı ve Şanı Yüce Peygamberini razı ettiğin bir din ölüyor. Yani ecdadının kanı pahasına fethettiği bir kalenin Burcundaki al sancağın bugün indirilip yerine kendi bandıraları konulmak üzeredir. Şimdi acaba bunu yerine koyacak sende birkaç yüz İslam kanı hiç mi yok?... Kargaşa arzu etmeyelim, yalınız görkemli, vakar ve azamet yüklü olarak o al sancağımızı geri yerine koyalım. Tekrar heybetli ve ulu görünüşümüzle yerlerimize dönelim. Korkma, seni buradaki birkaç Fransız kuvveti kıramaz. Sen Allah’ına güvenle Yüce varlığını gösterecek olursan değil birkaç Fransız kuvveti, hatta bütün Fransa milleti kıramaz. Buna emin ol.”

Oğlu Şahabeddin ise o dönemi şöyle anlatır: Babam beni Bayrak Olayı'nın fitilini yakan bu beyannamenin bir kopyasını dağıtmam için gönderdiğinde 17-18 yaşlarındaydım. Dağıttığım kopyalar; Cuma namazı öncesi iki nüsha olmak üzere Ulucami avlusu, bir nüsha halkın görebileceği yerlerde Çarşıbaşı Cami'sine, Sarayaltı'na ve Arasa'ya bıraktıklarımdı. Bu belge "Elbistan" olarak adlandırıldı. Dağıtımdan sonra halkın eline geçmeye ve çoğaltılmaya başlandı. İnsanların büyük çoğunluğu okudu. Bu olayı anlatan Şahap belgeyi nasıl delik cebinde sakladığını ve evden çıkıp Ulucami'nin yakın avlusuna yöneldiğini anlatıyor. İnsanlara bunu okuduktan sonra "Namazın hükmü batıldır." diyen Ali Sezai Efendi'ye ulaştım. İnsanlar karıştı ve caminin içine doluştular. Bazıları halkın öfkesini ve hamasetini dindirmeye çalıştı çünkü Fransa güçlü bir devletti ve halk ona karşı durmak için gücü yoktu. Ancak insanlar Ali Sezai Efendi'nin, Avukat Mehmet Ali Bey'in beyannamesini okumasından sonra kimseyi işitmediler ve hep beraber Fransız askerinin sığındığı ve kapılarını kapadığı kaleye yöneldiler. Ancak etrafından duvarları tırmanarak kapıları açtılar ve içeri girdiler. Kalenin burcu üzerine Türk bayrağını çektiler. Bunun ardından halk hükümet binasına yöneldiler ve "Yaşasın Osmanlı" sloganlarını attılar, Maraş şehrinden sonra direniş ateşi diğer bölgelere de sıçradı ve Fransızlar bu ülkeden kovuldu.