Ah Muhammed Emin!
Ahmed Mazhar Sadu


Kaybettiğimiz bu ailede tüm dünyaya yetecek kadar sevgi, şefkat ve fedakârlık vardı. Ailenin direği Muhammed Emin, Allah’a büyük ve derin bir imanla dolu Suriyeli şahsiyetlerden biriydi.

Yıkıcı depremde hayalini bile kuramadığımız sevgi ve birliği Türk milletinden bulduk. İstemeyenlere inat Türk ve Suriye halklarının arasındaki kardeşlik ve dostluk yeniden yeşeriyor.

Muhammed Emin 9 yıl önce, katil Suriye rejiminin bombaladığı halkından birçok iyi insanın öldüğü, Suriye’nin kuzeyindeki Eriha şehrinden Kahramanmaraş’a geldi. Esed'in Suriye halkına barbarca saldırıları sonucunda Allah(cc.) huzuruna şehit olarak göçenler arasındaMuhammed Emin’in oğlu Ahmet Baha da vardı. Muhammed Emin, ne hicreti ne de göç etmeyi sevmezdi ve vatanını da terk etmeyi düşünmezdi. Ama Suriye rejimi daha fazla insanı vahşice öldürmeden, oradan kurtulmayı temenni eden ailesinin duygusal ve insani baskısı altında kaldı. Muhammed Emin, Kahramanmaraş’taki zorunlu göç yıllarında, eski ve mütevazi ancak sevgi, gayret, misafirperverlik ve sınır tanımayan Arap cömertliğiyle dolu bir evde ailesiyle huzurlu bir şekilde yaşamak, evlatlarını okutmak ve güzel yuva kurmak için çabalamıştı.

Ta ki 6 Şubat 2023 sabahında gerçekleşen korkunç depreme kadar… Aile derin uykusundaydı… Bu mütevazi ev, birkaç saniye içinde sakinlerinin üzerine çöken bir enkaz haline geldi. Felaket büyük olduğu için acı da çok derindi. Hiç kimse, ilk başta bu güzel aileye ulaşamadı, eldeki imkânlar sadece genç bir adamı ve iki kızı çıkarmaya yetiyordu. Muhammed Emin, karısı Rana, kızları Hibetullah, Derin ve Fatma Zehra, gelini ve minik torunundan oluşan ailesiyle birlikte şehit oldu.

Kaybettiğimiz bu ailede tüm dünyaya yetecek kadar sevgi, şefkat ve fedakârlık vardı. Ailenin direği Muhammed Emin, Allah’a büyük ve derin bir imanla dolu Suriyeli şahsiyetlerden biriydi. Allah Resûlü'ne (s.a.v.) aşk derecesinde bağlıydı. Onun kabrini birçok kez ziyaret etmiş, hacca ve umreye gitmişti. Gözleri, Muhammed Mustafa'nın (s.a.v) kabrini görmeklele şereflenmişti.

Muhammed Emin, hiç kimsenin zulmüne boyun eğmezdi. Hal böyleyken, geçen yüzyılın 80’li yıllarında Suriyelileri öldüren ve sayısı bir milyonu aşana kadar da öldürmeye devam eden, halkın yarısından fazlasını yerinden eden ve yaklaşık 900.000 yiğit evladı tutuklayarak sistemi devam ettiren katil varis Beşşar Esad'ın mezhepçi ve ahlaksız rejimine nasıl boyun eğerdi? Bu sebeple, Muhammed Emin'in küçüklüğünden beri tercihi, masum halkın ve insanların yanında yer almak ve bu zalim zorbaya karşı Suriye halk devrimini gerçekleştirmek için gece gündüz çalışmaktı. Özgürlük ve haysiyet devriminin yanında yer alarak, Eriha ve Cebelu’z-Zaviye’de başlayan ilk protestoların koordinasyonunda aktif rol oynadı. Faşist Esad’a karşı devrime yaklaşımı ve bakış açısı, barışçıl bir isyandı. Bu nedenle, zorbaların ortadan kaldırılmasına barışçıl bir katkıda bulunmak için çocuklarıyla birlikte elinden gelen her şeyi yaptı. Esad'ın ayrımcı zorbalığına karşı çıkan tüm gösterilere katıldı. Muhammed Emin’in kalemi, güzel Arap hat sanatıyla, devrimcilerin Eriha ve İdlib illerinin sokaklarındaki ayaklanmaları sırasında taşıdıkları pankartların/dövizlerin çoğunu yazdı ve tasarladı.

Muhammed Emin, görmeye alışık olduğumuzdan farklı bir tabiata sahipti. Daha önce rastlamadığım kadar gayretli ve hayat doluydu. Allah’tan başkasına boyun eğmeyen insanlardan biriydi. Düsturu, günlerce dimdik ayakta durmaktı. Yoksul olsa bile kendisine tesir eden, kendisine bir şey emanet edildiği zaman vefalı davranan, bir gün olsun ihanet etmeyen ve kimseyi küçümsemeyen, bilakis her zaman adam gibi bir adamdı. İffetli ve cömertti. Fakir olmasına ve maddi yetersizliğine olmasına rağmen çokça paylaşan birisiydi. O sadece ve sadece şerefli, cömert ve paylaşımcıydı.

Depremden yaklaşık bir hafta önce her zamanki gibi halimi sormak ve Gaziantep’teki ailemizin durumunu öğrenmek için beni aradı. Benim sağlık durumum onu endişelendiriyordu ve benim için çok korkuyordu. Sağlık durumumu kontrol etmek için sürekli beni kontrol ediyordu. Arayıp yüreğime tesir eden sözleriyle uzun uzun konuştu. Daha sonra “çocuklarım seninle konuşmak istiyorlar” dedi. Sanki deprem felaketinden sonra artık onları göremeyeceğim için bana veda etmek istercesine hepsiyle tek tek konuşmamı sağladı. Hatırası zihnimde yer edinen güzel bir telefon görüşmesi gecesiydi. Taa ki ben oraya gidip onların hepsini, enkazın altında bir arada görünceye kadar…

Kardeşim Muhammed Emin Sadu hakkında konuşmak acı çektirse de, ruhu daraltsa da, kalp ve akıl yetisini kaybetse de, ardında bıraktığı evlatları, uygar bakış açısı, inancı ve cömertliği, üzerime düşen yükü arttıracak ve hayata devam etmemi çok zorlaştıracak.

Suriyelilerin Allah’tan umudu hala var ve ne istediklerinin bilincindeler. Muhammed Emin’in gerçekleşmesini istediği şeyler gerçekleşinceye kadar umut hep var olacak. Özgürlük ve haysiyet hayali kuran ve gerçekleştirmeden dünyadan göçen birçok Suriyeli var. Buna rağmen milletin iradesi daim olacak ve tüm dünya önümüze taş koysa bile Allah’ın izniyle pes etmeyeceğiz. Türk kardeşlerimiz ve dostlarımız yardımıyla hedefe ulaşmak, Muhammet Emin’in ve bizim ümidimizdi.

Yıkıcı depremde hayalini bile kuramadığımız sevgi ve birliği Türk milletinden bulduk. İstemeyenlere inat Türk ve Suriye halklarının arasındaki kardeşlik ve dostluk yeniden yeşeriyor. Allah rahmet eylesin ey Muhammed Emin!

Allah, Türk ve Suriyeli tüm deprem şehitlerine, hatta tüm şehitlere rahmet eylesin.