Abdullah Kibritçi 30’dan fazla ülkeye seyahat etti, çatışma ve savaş bölgelerinde bulundu. Biz de gördükleri ve aktardıkları özelinde yolda olmayı konuştuk kendisiyle… 

Abdullah Kibritçi: Yol Çoğu Zaman Bilinmezliklerle Doludur


Söyleşi: Samed Karataş

Ücralarda yaşananları bize çarpıtarak anlatan bir güç var. Bizim yolculuklarımız biraz da bu yüzdendi

Yola çıktığınızda size dayatılan gündemlerden koparsınız her şey ardınızda kalır

Planlamadan yola çıkılmıyor ama planlar da size yolda tutmuyor

1) Seyahat fikrinin psikolojisini kurcalasak… İnsan neden uzakları bilmek ister? Uzaklar neden her zaman güzel gibi gelir insana?

Seyahat bazıları için kaçmaktır, bazıları için bulmak. Sayısız sebep vardır yolda olmak için. Beni yola düşüren şey ise yaratılmış olmaya ve yaşama hayret duygusuydu. Milyarlarca insan vardı, her biri farklı hayatlar yaşıyor ve bambaşka meseleleri dert ediyordu. Hayat bizim çevremizden ibaret değildi, aslında dünya bizim etrafımızda dönmüyordu. İnsan ne ilginç bir varlıktı. İnsan yaşasın diye yaratılan dünya nasıl da büyük ve her bölgesi nasıl da bambaşkaydı. Hayret etmemek mümkün değildi.

2)Seyahat etmek insanda neyi tamamlar? Dinimizde dahi ibret ve seyahat ile ilgili ayetler var. Neler söyleyebilirsiniz bu konuda? Kendi kişisel tecrübenizden yola çıkarak…

Yola çıktığınızda bir nebze size dayatılan gündemlerden koparsınız. Alışkanlıklarınız, her gün yaptığınız şeyler, asla vazgeçemeyeceğinizi zannettiğiniz ritüeller, kültürünüz, adetleriniz; her şey ardınızda kalır. Renkler değişir, diller değişir, ırklar değişir ve siz bakmak zorunda kalırsınız. Eğer bu bakmak görmekle sonuçlanırsa da ibret alırsınız. İbret almak da büyük nimettir. Bu nimet size bahşedilmişse, sivri yanlarınız törpülenir, gönlünüze bir genişlik gelir.

3) İnsanlar genelde “insandan yalıtılmış bir mekân” hayaliyle seyahat ediyor. Hikayesi olmayan gezginler de var. Hikâye midir aslolan mekân mı?

Daha önce hiçbir insanın uğramadığını düşündüğüm çölün ıssız yerlerinde kaybolduğumda bile, bir ekiple birlikteydim ve bu bizim yaşadığımız bir hikayeydi. Başkasız yaşayamayız, hikayesiz de. Yine de hikayesi hâlâ anlatılmayan nice topraklar ve insanlar var. Daha da kötüsü, uçlarda ücralarda yaşananları bize çarpıtarak anlatan bir güç var. Bizim yolculuklarımız biraz da bu yüzdendi. Hikayesi anlatılmayana ve hakikati çarpıtılana -zor da olsa- bizi çeken şey buydu.

4) Türk olarak değil de Amerikalı olarak bu seyahatleri yapsaydınız yaşadıklarınız değişecek miydi? Avantajlar veya dezavantajlar bağlamında…

Belki daha iyi imkanlarda yolculuk yapardım ve bürokrasiyle daha az uğraşırdım. Fiziksel kapılar daha kolay açılır, istediğim yere ulaşmak için bu kadar çaba harcamam gerekmezdi. Ama Türk olmanın da şöyle bir avantajı var, kalplerin kapıları size daha hızlı açılıyor. İnsanların güveni ve sevgisi sizinle olduktan sonra onların dünyalarıyla temas etmek daha kolay oluyor. Bu elbette daha önemli.

5) Modern insan seyahati kurgularken öncelikle tedbir ve plan kavramlarıyla seyahati tasarlıyor. Sizin için de böyle miydi bu?  Plan mı yolda olmak mı?

Planlamadan yola çıkılmıyor ama planlar da size yolda tutmuyor. Yol, benim gibi yolculuk yaparlar için çoğu zaman bilinmezliklerle dolu. Bunu yolda olan herkes zaten zamanla öğrenir. Planlar yapar, planların bazıları bozulur, kapılar kapanır, yeni kapılar açılır, hayat bir şekilde akar gider. Yolcuya da bu gerek: kendini akışa bırakmak. Oysa ne zordur.

6) Bir şehri bize en iyi anlatan yeri neresidir? Ülkenin veya şehrin neresini gezince o ülkeye dair en sahici bilgiyi edinmiş ve seyahati tamamlamış hissi hasıl olur?

Turistlerin yürümediği herhangi bir mahalle sokak, hayatın kendisini bulabileceğiniz doğru yerdir. Geceleri el etek çekildiğinde, sokaklarda yürümek benim en sevdiğim şeylerden biridir. Pazar yerlerinden geçerken de çok şey öğrenirim. Arka sokakları gezdiysem ve bir eve girip misafir olduysam, mutlu olurum.